Sen bu satırları okumaya başladığında ben çoktan senin nefesinin akıp gittiği bu cennetten ayrılmış olacağım. Eğer Allah bana her gün lime lime etlerimin doğranacağı fakat yanımda senin olacağın bir cehennem vaat etseydi yemin ederim bir an tereddüt etmez o an kabul ederdim. Ben seninle olamadığım cennetin tüm katlarını cehennemden bin kat daha elem verici bulurum. Sen ki benim cennetim benim 22 yıla yakındır çektiğim acıların mükafatısın...


Öyle bir hediyesin ki sana el değdirmeye senin dudaklarına yüz sürmeye ne zaman teşebbüs etsem rüyalarımda bile kocaman evrenin tüm yıldızlarının ağırlığı üzerime çöker...ne zaman elinden tutup bir gün karşılaşacağımız bu kara toprağın üzerinde yürümeye kalkışsam sanki yeryüzü ters dönüp benim sırtıma biner... Sen öylesine bir yük koydun ki yüreğime zaten yaralı zaten kırılgan zaten parçalanmış bu yürek bedenimin sağına göğüs hizama dağ ağırlığınca konaklandı...


bir gün senin karşıma çıkıp ter temiz bir sözle bana sesleneceğini biliyordum. buna inan... tertemiz sözlerin var.. onların bazen garip bazen komik bazen de hüzünlü harflerle dudaklarından dünyaya salınışını büyük bir ciddiyetle izledim.. sen konuştukça dünyada ne varsa susturdum.. konuşan sadece sen oldun... sen seslendin temiz kalan yanlarıma.. işte bizi böylesine birleştiren böylesine bir kılan emin ol bu sözlerindir....


sana sonsuz kelimelerle yazmak isterdim.. denizleri mürekkep ağaçları kalem yapıp yaratıcıdan mühlet üzerine mühlet isteyip can vermemi uzatarak sana sonsuz kelimelerle yazmak isterdim sevdamı... bütün ovaları kağıt yapıp üzerine yazmak isterdim.. sen gösterişli bir oturuşla kurulduğun göklerimden yazdıklarımı oku isterdim.. lakin ne ağaçlar ne okyanuslar nede ovalar benden yana..


onlar sadece tabiatın ve insanoğlunun böyle gelmiş böyle gider kurallarına tabiler.. onlar kuralların dışında ne varsa hepsini düşman belliyorlar… Eğer dünyanın en tatlı kelebeğinin kalbi onların belirledikleri sayıdan bir fazla atsa kelebek kanlar içinde yığılıp kalıverir. kanlar içinde dedimse öle değil kuru kanlar içinde...


tıpkı benim gibi.. gözümü çevirdiğim neresi varsa nefesimi soluduğum hangi yön varsa pusulasını şaşırmış kalbimi kanlar içinde bırakıyor artık... kocaman bir kafatasına döndü bu saray.. intizam ve debdebe içinde her gün kemiklerimin parlatıldığı bir kafatası... Öylesine çirkin kokular salıyor ki yaşayabileceğim bir nefeslik temiz havam kalmadı..
havasızım..


senin getirdiğin havadan her içime çektiğimde senin ciğerlerine tecavüz ediyorum.. bilmiyorsun.. senin bedeninin güzelliğine koşanlardan daha adiyim şu an... sana uzattığım her elim aslında bin bir başlı bir ejderha.. seni karanlık bir dehlizin içindeki bulunması imkansız yollara varan bir yol ağzında yapayalnız bıraktım.. bilmiyorsun..


bilmiyorsun.. ben her gün sana zarar veren bir kemirgenim.. senin gelecek güzel günlerini kemiriyorum.. o günleri senden almaya ne hakkım var ki ? seni de kendim gibi mutsuz ve yitik yapacaksam mutlu sandığımız saatlerle oyalanmak neden ? neden böylesine bencilim neden ?
tüm bunlar benim hatam.. senin tüm masumluğunun aksine ben hatalar çukurunda boğazına kadar batmış bir durumdayım.. kendimi sana affettirmemin en kolay yolu hem de en zor yolu senden ayrılmak... öylesine zordayım ki efsanelerden fırlamış gelen tüm tek gözlü devlerle savaşırım... ama seni üzmek ihtimaliyle asla.. ne gücüm ne takatim yok seni yüreğimde taşımaya..
sadece sana acı sunacak çırpınışlardı yaşadıklarımız
artık bitmeli... bitiyor artık
senden tek dileğim bu büyük yokluk bittiğinde benim bedenim özgürlüğümü eline alıp çok uzaklara çok yukarılara çıktığında ara sıra bana şiirlerimden oku... ama ağlamadan yıkılmadan
şaşırsan da tatlı gülümsemeyle şairden kendini affettirircesine masumca oku...


Sen okudukça ben senin dizlerine yıldızlardan bir ışık olup yapraklardan bir çiğ olup çiçeklerden bir koku olup havadan bir yoz olup düşeceğim.. yüzüne gözüne güzel ellerine....


Seni sevmeyi bana öğrettiğin için teşekkür ederim..
TEŞEKKÜR EDERİM RÜYALARIMA GELİP BENİ ÖPTÜĞÜN İÇİN..
teşekkür ederim sevgilim sana kirletmediğin sözlerin için..