turk-dreamworld.com Sitesine Hoþgeldiniz.


3 sonuçtan 1 ile 3 arasý

Konu: Þükür

  1. #1
    Senior Member Hezekiel - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2008
    Mesajlar
    491
    Total 'Thanks' Received by This User :
    4 Bu Konu icin
    256 Toplam

    Standart Þükür

    Þükretmek avlanmaktýr, nîmeti baðlamaktýr. Þükür sesini duydun mu nîmetin çoðalmasýna hazýrlan. «Tanrý bir kulu sevdi mi sýnar, belâlara uðratýr.» Sabrederse onu seçer, þükrederse de akrâný arasýnda seçkin bir hale getirir onu. Kimi kullar vardýr, kahrý yüzünden þükrederler. Tanrýya; kim
    kullarda vardýr, Lûtfu yüzünden þükrederler Tanrýya; bunlarýn herbiri de hayýrlýdýr; çünkü þükretmek panzehirdir; kahrý lûtfa döndürür. Akýllý, olgun, o kiþiye derler ki gizli-açýk, cefâya þükreder; öylesine bir kiþidir o ki Tanrý, seçmiþtir onu, maksadý öç almak bile olsa þükürle maksadýna ulaþmayý hýzlaþtýrýr; çünkü
    ap açýk þikâyetlenmek, içteki þikâyeti azaltmaktýr. Esenlik ona, Peygamber, «Ben çok güle-güle öldüren kiþiyim» dedi. Yâni, cefâ eden gülüþüm, onu öldürüþtür sanki. Gülüþten maksat, þikâyet yerine þükretmektir.
    Hikâye edilmiþtir ya, bir Yahûdi vardý;
    Tanrý Elçisi'nin ashâbýndan birinin evinin üst katýnda otururdu. Yahûdinin lâðmýndan pislikler, çocuklarýn sidikleri, çamaþýr sularý, o zâtýn evine akardý. Böyle
    olduðu halde o, teþekkürler ederdi. Yahûdiye, ayâline de Yahûdiye teþekkürler etmesini, iþi belli etmemesini buyururdu. Böylece sekiz yýl geçti. Derken ashâptan olan o zat öldü. Yahudi, ev halkýna baþsaðlýðý vermek için sahâbeden bulunan zâtýn katýna indi. Evdeki pislikleri, pisliklerin aktýðý delikleri
    görünce bunca zamandýr olup-biteni anladý, pek nâdim oldu. Ölen zâtýn karýsýna, ne diye bana haber vermediniz, ne diye boyuna bana teþekkür edip durdunuz dedi. Ev halký, o buyururdu teþekkür etmemizi, teþekkürden vazgeçmememiz için bizi korkuturdu dediler. Yahûdi imana geldi, Müslüman oldu.

    Çalgý, insaný nasýl þaraba düþürürse;
    insan çalgýyla nasýl içtikçe içerse
    Ýyileri anýþ da iyiliðini arttýrýr insanýn

    Bu yüzdendir ki Tanrý, peygamberlerini, iyi kullarýný Kur'ân'da anar, yaptýklarýna þükürde bulunur; gücü yettiði halde suçluyu baðýþlýyaný över. Þükretmek, nimet memesini emmektir. Meme dolu olsa bile emmezsen süt gelmez. (Birisi,) þükretmemenin sebebi nedir, þükretmeye engel olan ne diye sordu.

    Þeyh buyurdu ki:

    Þükre engel olan, ham umut beslemedir. Elde ettiðinden daha çoðunu ummuþtu; o ham umut, çok isteðe baðlamýþtý onu. Gönlüne koyduðundan daha azýný elde etmesi, þükre engel oldu. Onun, kendinde ki ayýptan, kendindeki kusurdan da haberi yoktu, ayýptan, kusurdan uzak gördüðü kiþideki ayýptan, kusurdan
    da haberi yoktu. Hâsýlý ham umut gütmek, ham meyve yemeye, piþmemiþ ekmek yemeye, çiy et yemeye benzer; elbette bir hastalýk belirtir, insaný þükretmekten alýkor. Ýnsanýn, Zaran veren bir þey yediðini anlayýnca kusmasý gerek. Ulu Tanrý, onu kusturmak, o bozuk sanýdan kurtarmak için hikmetinden, onu þükretmemeye uðratmýþtýr ki o tek sayrýlýk, yüz sayrýlýk olmasýn. «Dönsünler, vazgeçsinler diye onlarý iyiliklere, kötülüklere uðrattýk."Yâni, onlarý, ummadýklarý yerlerden rýzklandýrdýk; bu rýzklar, gizli âlemden gelir; gözleri, Tanrýnýn ortaklarý gibi görünen sebepleri görür, o sebeplerle örtülür. Hani Abû-Yezîd gibi. O da yârabbi demiþti, sana þirk koþmadým ben. Ulu tanrý, a Abû-Yezîd dedi, süt içtiðin gece yok mu? Hani bir gece süt içmiþtin de süt bana dokundu demiþtin; oysa ki zarar veren de benim, fayda veren de. Sebebi göreni müþrik saydý Tanrý da sütü içtikten sonra zarar veren benim; fakat sütü bir suç, verdiði zararý da hocanýn azarý haline kodum. Hoca talebesine meyve yeme der. Talebe yer; hoca talebeyi falakaya yýkar. Þimdi, meyve yedim de tabanlarýma zarar verdi dersen bu söz doðru olmaz. Kim dilini, Tanrýya þirk koþmadan korursa Tanrý da onun canýný þirkten korur; iþte bu da, buna dayanýr. Az, Tanrýnýn katýnda çoktur. Hamdle þükür arasýnda ki fark þudur. Bir nimete þükredersin de meselâ, filânýn güzelliðine, yiðitliðine þükrettin diyemezsin; hamd, þükre göre daha geneldir.

    Fihi Ma Fih
    AlýntýAlýntý

  2. Teşekkür edenler:

    -Ulus- (14.02.2012) , ADANALI. (14.02.2012) , dmda (14.02.2012) , by_kernekli (13.02.2012)

  3. #2
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    1 Bu Konu icin
    57.068 Toplam

    Standart Þükür

    Þükür
    Bilesin ki. ulu Allah (C.C.) Kur´an-i Kerim´de:

    «Allah'i zikretmek daha büyüktür.» (Ankebût Sûre Celîlesi - 45) diye buyurmakla birlikte sükretmeyi Allah (C.C.)'i zikretmek ile yanyana getirirken söyle buyurmustur:

    «— O halde siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim. Bana sükredin, sakin bana karsi nankör olmayin.»

    (Bakara Sûre Celilesi; 152)

    Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

    "Eger sükreder ve inanirsaniz, Allah sizi azaba çarptirmaz. Allah sükrün mükâfatini verir ve her seyi bilir."

    (Nisa Sûre-i Celilesi: 147)

    Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

    «— Hiç kimse, Allah'in izni olmaksizin ölmez, ölümün kesin zamani bellidir. Dünya kazancini isteyene oradan bir pay veririz. Âhiret sevabini dileyene de oradan bir pay veririz. Sükredenleri mutlaka mükâfatlandiracagiz.»

    (Âl-i Imrûn Sûre Celilesi - 145)

    Ulu Allâh (C.C.) lânelük seytanin amacina tercüman olarak söyle buyuruyor:

    "Beni onun (âdemin) yüzünden azginliga mahkûm ettigine göre (onlari saptirmak) için dosdogru yolun üzerinde pusu kuracagim.

    Sonra ben onlara önlerinden, arkalarindan, saglarindan ve sonarindan (her yanlarindan) sokulacagim da sen onlarin çogunu sükreder bulmayacaksin"

    (A'raf Süre Celilesl: 16—17).

    Görüldügü gibi lânetli seytan insanlari pesinen lekeleyerek onlari sü*kürden uzaklastirip Hz. Ademe secde etmedigi için Allâh (C.C.)'in rahmetinden uzaklastirilisinin öcünü alacagini soklamomaktadir.

    Nitekim ulu Allâh (C.C.) söyle buyurur:

    > "Kullarimin içinde sükredenler azdir."

    (Sebe' Sûre Celilesi: 13)

    Ulu Allâh (C.C.) su âyette hiç bir seyi müstesna tutmayarak sükür karsiliginda her nimeti artiracagini kesinlikle belirtmektedir:

    Ve hatirlayin kî, Rabb'iniz size sunu bildirmisi.

    "Eger sükrederseniz, kesinlikle size daha fazlasini veririm. Eger nankörlük ederseniz, hiç süphesiz, azabim pek çetindir."

    (ibrahim Sûre Celilesi; 7)

    Oysa ki, asagidaki bes seyin bagisini kayda baglamis, kesinlikle verecegini belirtmemistir.

    "1 — Zenginlik" Ulu Allâh (C.C.) bu konuda:

    "Eger geçim darligindan korkuyorsaniz, Allâh eger dilerse size zenginlik bagislayacak. O her sey] bilen ve her yaptigi yerinde olandir."

    (Tevbe Sûre Celîlesi: 28) buyuruyor.

    "2 — Dualari kabul etmek" Ulu Allah (C.C.) bu konuda:

    "Putlariniza degil ancak Allah'a dua edersiniz. O da dilerse hakkinda onun yardimini dilediginiz sikintiyi çözer de ona ortak kostuklarinizi unutuverirsiniz» buyuruyor."

    (En'am Sûre Celilesi; 41).

    "3 — Rizik" Ulu Allah (C.C.) bu konuda:

    "Allah diledigine, hesapsiz rizik verir." buyuruyor. (Nur Sûre Celilesi: 38)

    "4 — Afv" Ulu Allah (C.C.) bu konuda:

    «Hiç süphesiz. Allâh kendisine ortak kosulmasini bagislamaz. Bunun disindaki günahlari diledigi kimselere bagislar.» buyuruyor. (Nisa Süre-i Celilesi. 48)

    "5 - Tevbeyi kabul etmek" Ulu Allâh (C.C.) bu konuda:

    «Allah, diledigi kimselerin tevbesini kabul eder.» buyuruyor. (Tevbe Süre-i Celilesi 15)

    Öteyandan sukur Allâh (C.C.)'a has davranislardan biri olarak gösterilmektedir.

    Nitekim Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

    "Eger Allah'a, karsilik beklemeksizin, iyilik ederek Allâh'a borç verirseniz, onu size kat kat geri verir ve günahlarinizi afveder. Allah merhametli ve iyiligin karsiligini fazlasi ile verendir." (Tegabun Sûre-i Celilesi; 17)

    Ulu Allah (C.C) su iki âyette cennetliklerin ilk sözlerinin sükür olacagini belirtmektedir.

    Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

    «— Bize verdigi sözü yerine getirerek istedigimiz yerde oturmak üzere cenneti bagislayan Allah'a hamd (sükr) olsun.»

    (Zûmer Sûre-i Celilesi; 74)

    «— Cennetliklerin (oraya girince) söyleyecekleri sözlerin son cümlesi «alemlerin Rabb'ina hamd (sükr) olsun» dur.»

    (Yûnus Sûre-i Celilesi: 10)

    Bu konudaki hadislere gelince Peygamber´imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

    "Yedigine sükreden kimse, açliga katlanarak oruç tutan kimse gibidir." (Peygamberimiz (S.A.S.) burada nafile orucu kasdetmektedir)

    Hz.Ata (R.A.) der ki, «Bir gün Hz.Ayse (R.A.)'yi ziyaret etmeye gittim, ona "Allâh (C.C.) Resul'ünün sahit oldugun en sasirtici hareketini anlat." dedim. Bunun üzerine Ayse (R.A.), göz yaslari arasinda söyle dedi. «O'nun hangi hareketi sasirtici degil di ki! Bir gece eve geldi, benim ile birlikte yataga girdi, tenim tenine degmisti.

    Tam bu sirada bana «ey Ebu Bekr'in kizi, birak beni de Rabb'ime ibadet edeyim» dedi. Ben de «senin yakinligini isterim, ama arzuna uymayi tercih ederim.» diyerek ona izin verdim. Derhal kalkti, su tulumunun yanina vardi, az az su dökünerek abdest aldi ve namaza durdu.

    Bir yandan da aglamaya basladi, akan göz yaslari gögsüne kadar inmisti, sonra aglayarak rukûa vardi, aglayarak secde etti, aglayarak secdeden basini kaldirdi, sabah ezani okumak üzere Bilâl'in gelisine kadar bir yandan agladi, bir yandan namaz kildi.

    Ben O'na «Allâh (C.C.) senin geçmis, gelecek bütün günahlarini pesinen afvettigine göre neye agliyorsun?» diye sordum. Bana su cevabi verdi:

    «— Ben sükreden bir kul olmayayim mi? Niye olmayayim, ulu Allâh (C.C.) bana su âyeti indirmistir.

    "Hic süphesiz, göklerin ve yerin yaratilisinda, günün ve gecenin (uzayip kisalarak) birbirini kovalayisinda derin düsünceliler hesabina bir çok ibretti deliller vardir.

    Bu derin düsünceliler ayakta, oturarak ve yan üstü uzanmislarken Allah'i anarlar ve «ey Rabb'imiz, sen bütün bu varligi bosuna yaratmadin, seni böyle bir isnaddan tenzih ederiz, o halde bizi cehennem azabindan koru.» diyerek göklerin ve yerin yaratilisi hakkinda enine boyuna düsünceye dalarlar.» (Al-i imran Sûre-i Celilesi: 790-191)

    Bu hadise müminin her zaman aglamasi gerektigini belirtir. Su rivayet de ayni sirra isaret eder:

    Peygamberlerden biri, bir gün yolda giderken küçük bir kaya parçasi görür, kaya durmadan su sizdirmaktadir. Peygamber bu duruma sasar. Bu sirada kaya parçasi Allâh (C.C.)'in izni ile dile gelerek:

    «Allah'in, kâfirler için hazirlanan ve yakacagi insan ve tas olan cehennemden korkun»

    (Bakara Süre-i Celilesi; 24), mealindeki âyetini duydugumdan beri o korku ile hep agliyorum der).

    Bunun üzerine Peygamber Allâh (C.C.)'a yalvardi da o kaya parçasini cehenemden bagislatti. Fakat bir müddet sonra ayni kaya parçasinin yanma vardiginda onu yine ayni sekilde aglar durumda bulur. Ona: «peki, simdi niye agliyorsun» diye sorar. Kaya parçasi ona «o zamanki aglamam korkudan idi. Simdi ise sükür ve sevinç gözyasi döküyorum» diye cevap verir.

    Insan kalbi de tas gibidir, hatta belki de tastan bile daha katidir. Bu katilik ancak hem korku ve hem de sükür halinde aglayarak giderilebilir.

    Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

    «— Kiyamet Günü «hamdediciler ayaga kalksin» diye ses gelir, bu ses üzerine bir zümre ayaga kalkar, onlara özel bir sancak verilerek hepsi cennete gönderilir.»

    Sahabiler «hamdediciler kimlerdir?» diye sorarlar. Peygamber (S.A.V)´imiz: "Her durumda Allâh (C.C.)'a sükrederlerdir."

    (baska bir rivayete göre): "Rahatlikta ve sikintida Allâh (C.C.)'a sükredenlerdir)" diye buyurur.

    Peygamberimiz (S.A.S.) «hamd (sükür) Rahman'in elbisesidir» buyurmustur.

    Ulu Allah (C.C.) Hz. Eyyûb'e (A.S.) uzun bir konusmada:

    «Ben sevdigim kullarimin sükrünü mükafat olarak kabut ederim.» diye vahyetti.

    Ulu Allâh (C.C.), yine Hz. Eyyûb'e sabirli kullar hakkinda:

    «Onlarin yurdu »Dârusselâm»´dir. Oraya girdiklerinde onlara sükretmeyi ilham ederim, o sözlerin en hayirlisidir. Sükrettikleri zaman onlara verdiklerimi artiririm, beni görmelerini nasip ederek onlara verdigim nimetleri artirmis olurum.» diye vahyetti.

    Mal yigma hakkindaki âyetlerden biri. inince Hz. Ömer (R.A.) Peygamber´imize (S.A.S.) hangi mali biriktirelim? diye sorar.

    Peygamber (S.A.S.)´imiz: "Biriniz zikreden dil ve sükreden kalb edininiz» diye buyurur.

    Görülüyor ki, Peygamber (S.A.S.)'imiz servet yerine sükreden kalb sahibi olmayi emrediyor.

    Ibni Mes'ûd (R.A.) «sükür, imanin yansidir» der.

    Bilesin ki, sükür hem kalbi, hem dili ve hem de vücûdun belli basli organlarini ilgilendirir.

    1 — Kalbi ilgilendiren sükür, iyilige yönelmek ve bütün canlilar için iyilik duygusu beslemektir.

    2 — Dili ilgilendiren sükür, hamd mânâsi ifâde eden sözleri Allah (C.C)'i sükür için dile getirmektir.

    3 — Baslica vücüd organlarini ilgilendiren sükür. Allah (C.C)'in verdigi nimetleri O'na kulluk maksadi ile kullanmak, O'nun emrine aykiri sekilde kullanmaktan sakinmaktir.

    Buna göre gözler vasitasi ile yapilacak sükürden biri, müslümanin görülen kusurlarina göz yummak, kulak ile yapilacak bir sükür çesidi de müslüman hakkinda isitilen bir kusuru saklamaktir. Her kim davranis da göz ve kulaga bagislanan nimetlere karsilik olarak yapilacak olan sükür görevleri arasindadir.
    Allâh (C.C.)'in tekdirine karsi hosnutluk belirtmek, dilin görevi olan bir sükür çesididir.

    Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) bir sabah sahabilerden birine:

    «Gecen nasil geçti» diye sorar. Sahabi de: «iyi geçti» diye cevap verir. Pey-gamber (S.A.S.)'imiz üçüncü seferinde, "Allâh (C.C.)'a hamd ve sükürler olsun, iyi gecti" cevabini alincaya kadar ayni soruyu arka arkaya tekrarlar. Nihayet son cevabi alinca «senden aradigim buydu» diye buyurur.

    Eski örnek müslümnlar biribirlerinin halini sormayi geleneklestirmislerdi. Maksatlari Allâh (C.C.)'a sükretmeye firsat hazirlamakti. Böylece hem sükreden ve hem de ona bu imkâni verdigi için halhatir soran birlikte ibadet etmis oluyordu. Yoksa amaçlari, karsi tarafa ilgi ve iltifat gösterip riyakârlik etmek degildi.

    Hali sorulan herkes ya sükreder, ya durumundan sikâyet edebilir veya hiç bir cevap vermez. Sükür ile cevap vermek ibadettir. Halden sikâyet ederek cevap vermek, müslümana yakismayan, çirkin bir davranistir. Her seye kadir olan ulu Allâh (C.C.)'i elinden hiç bir sey gelmeyen bir kula sikâyet etmek nasil çirkin olmaz!

    Basina gelen belâya katlanmayi beceremedigi ve iradesinin zayifligi kendisini sikâyet etmeye sürükledigi takdirde insanin bu sikâyeti, hiç olmazca. Allâh (C.C.)'a yapmasi daha yerindedir. Çünki belâyi veren de o, giderebilecek olan da O'dur.

    Kulun Allâh (C.C.) karsisinda düskünlügünü arzetmesi sereftir, fakat Allâh (C.C.)'dan baskasi önünde sikâyet etmek alçakliktir. Karsindakinin de kendisi gibi âciz bir kul oldugunu gözden kaçirarak bir insanin baskasi önünde zavallilasmasi halinden yakinmasi çirkin bir alçakliktir.

    Nitekim Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

    «— Hiç süphesiz, siz Allah'i birakip putlara tapiyor ve asesiz güç kaynaklari uyduruyorsunuz.

    «Allah'i birakip taptiginiz putlar, size hiç bir sey veremezler. Rizki Allah katinda arayiniz, sirf O'na kulluk ediniz, yalniz O'na sükrediniz, O'nun katina döndürüleceksiniz.»

    (Ankebût Sûre-i Celilesi: 17)

    Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

    «— Allah'i birakip yardima çagirdiklariniz da sizin gibi kullardir. Eger bu tutumunuzda yanilmiyorsaniz, haydi onlari yardima çagirin da cevap versinler»

    (A´raf Sûre-i Celilesi: 194)

    Buna göre dil ile sükretmek, sükür görevinin bir çesididir.

    Rivayet edildigine göre bir gün bir heyet emevî halifelerinden Ömer Ibni Abdülâziz'i (R.A.) ziyarete gider. Aralarindan bir delikanli ayaga kalkip konusmak ister. Halife, «en yasliniz konussun, en yasliniz» der.

    Bunun üzerine ayaga kalkan delikanli «Ey Emirel mü´minin is yasa kalsaydi, müsiümanlar arasinda senden daha yaslisi vardi (onun halife olmasi gerekirdi)» der.

    Cevabdan hoslanan halife, delikanliya «Haydi, o halde sen konus» deyince. Delikanli sunlari söyler: «Bizler ne bir sey istemek için ve ne de himaye edilmek için gelen bir heyetiz. Cünki faziletli idaren bize istediklerimizi ulastirdi. Adaletin de bizden korkuyu giderek güvenligimizi sagladi.
    Bizler sadece bir sükran heyetiyiz, sana sözlü olarak sükranlanmizi arzedip dönmeye geldik.»

    imam gazali
    insanlara teþekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da þükür etmesini bilemez.(hadisi þerif)
    teþþekkür etmek için mesaj yazmayýn ,teþþekkür butonunu kullanýn
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlýntýAlýntý

  4. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (16.02.2012)

  5. #3
    Senior Member yasinyurt - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2012
    Mesajlar
    235
    Total 'Thanks' Received by This User :
    5 Bu Konu icin
    187 Toplam

    Standart Cevap: Þükür

    Evet, Kur'ân-ý Hakîm, nasýl ki þükrü netice-i hilkat gösteriyor. Öyle de, Kur'ân-ý kebîr olan þu kâinat dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin en mühimi þükürdür. Çünkü, kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatýn teþkilâtý þükrü intaç edecek bir surette, herbir þey bir derece þükre bakýyor ve ona müteveccih oluyor. Güya þu þecere-i hilkatin en mühim meyvesi þükürdür. Ve þu kâinat fabrikasýnýn çýkardýðý mahsulâtýn en âlâsý þükürdür.

    Çünkü, hilkat-i âlemde görüyoruz ki, mevcudat-ý âlem bir daire tarzýnda teþkil edilip, içinde nokta-i merkeziye olarak hayat halk edilmiþ. Bütün mevcudat hayata bakar, hayata hizmet eder, hayatýn levazýmatýný yetiþtirir. Demek, kâinatý halk eden Zat, ondan o hayatý intihap ediyor.

    Sonra görüyoruz ki, zîhayat âlemlerini bir daire suretinde icad edip, insaný nokta-i merkeziyede býrakýyor. Adeta, zîhayatlardan maksud olan gayeler onda temerküz ediyor; bütün zîhayatý onun


    --------------------------------------------------------------------------------


    etrafýna toplayýp ona hizmetkâr ve musahhar ediyor, onu onlara hâkim ediyor. Demek, Hâlýk-ý Zülcelâl, zîhayatlar içinde insaný intihap ediyor, âlemde onu irade ve ihtiyar ediyor.

    Sonra görüyoruz ki, âlem-i insaniyet de, belki hayvan âlemi de bir daire hükmünde teþkil olunuyor ve nokta-i merkeziyede rýzýk vaz edilmiþ. Bütün nev-i insaný ve hattâ hayvânâtý rýzka adeta taaþþuk ettirip, onlarý umumen rýzka hâdim ve musahhar etmiþ. Onlara hükmeden rýzýktýr. Rýzký da o kadar geniþ ve zengin bir hazine yapmýþ ki, hadsiz nimetleri câmidir. Hattâ rýzkýn çok envâýndan yalnýz bir nev'inin tatlarýný tanýmak için, lisanda kuvve-i zâika namýnda bir cihazla mat'ûmat adedince mânevî, ince ince mizancýklar konulmuþtur. Demek, kâinat içinde en acip, en zengin, en garip, en þirin, en câmi, en bedî hakikat rýzýktadýr.

    Þimdi, görüyoruz ki, herþey nasýl ki rýzkýn etrafýnda toplanmýþ, ona bakýyor. Öyle de, rýzýk dahi, bütün envâýyla, mânen ve maddeten, halen ve kalen þükürle kaimdir, þükürle oluyor, þükrü yetiþtiriyor, þükrü gösteriyor. Çünkü, rýzka iþtah ve iþtiyak, bir nevi þükr-ü fýtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-ý þuurî bir þükürdür ki, bütün hayvânatta bu þükür vardýr. Yalnýz insan, dalâlet ve küfürle o fýtrî þükrün mahiyetini deðiþtiriyor, þükürden þirke giriyor.

    Hem rýzýk olan nimetlerde gayet güzel, süslü suretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar þükrün davetçileridir; zîhayatý þevke davet eder ve þevkle bir nevi istihsan ve ihtirama sevk eder, bir þükr-ü mânevî ettirir. Ve zîþuurun nazarýný dikkate celb eder, istihsana tergib eder. Nimetleri ihtirama onu teþvik eder; onunla kalen ve fiilen þükre irþad eder ve þükrettirir. Ve þükür içinde en âli ve tatlý lezzeti ve zevki ona tattýrýr. Yani, gösterir ki, þu lezzetli rýzýk ve nimet, kýsa ve muvakkat bir lezzet-i zâhiriyesiyle beraber, daimî, hakikî, hadsiz bir lezzeti ve zevki taþýyan iltifat-ý Rahmânîyi þükürle kazandýrýr. Yani, rahmet hazinelerinin Mâlik-i Kerîminin hadsiz lezzetli olan iltifatýný düþündürüp, þu dünyada dahi Cennetin bâki bir zevkini mânen tattýrýr. Ýþte rýzýk, þükür vasýtasýyla o kadar kýymettar ve zengin bir hazine-i câmia olduðu halde, þükürsüzlükle nihayet derecede sukut eder.

    Altýncý Sözde beyan edildiði gibi, lisandaki kuvve-i zâika, Cenâb-ý Hak hesabýna, yani mânevî vazife-i þükraniye ile rýzka müteveccih olduðu vakit, o dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i bînihaye-i Ýlâhiyenin hadsiz matbahlarýna þâkir bir müfettiþ, hâmid bir nâzýr-ý âlikadr hükmündedir. Eðer nefis hesabýna olsa, yani rýzký in'âm edenin þükrünü düþünmeyerek müteveccih olsa, o dildeki kuvve-i zâika, bir nâzýr-ý âlikadr makamýndan, batn fabrikasýnýn yasakçýsý ve mide tavlasýnýn bir kapýcýsý derecesine sukut eder.

    Nasýl rýzkýn þu hizmetkârý þükürsüzlükle bu dereceye sukut eder. Öyle de, rýzkýn mahiyeti ve sair hademeleri dahi sukut ediyorlar. En yüksek makamdan en ednâ makama inerler. Kâinat Hâlýkýnýn hikmetine zýt ve muhalif bir vaziyete düþerler.

    Þükrün mikyâsý kanaattir ve iktisattýr ve rýzadýr ve memnuniyettir. Þükürsüzlüðün mizaný hýrstýr ve israftýr, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.

    Evet, hýrs, þükürsüzlük olduðu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasýta-i zillettir. Hattâ, hayat-ý içtimaiyeye sahip olan mübarek karýnca dahi, güya hýrs vasýtasýyla ayaklar altýnda kalmýþ, ezilir. Çünkü, kanaat etmeyip, senede birkaç tane buðday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arý, kanaatinden dolayý baþlar üstünde uçar. Kanaat ettiðinden, balý insanlara emr-i Ýlâhî ile ihsan eder, yedirir.

    Evet, Zât-ý Akdesin alem-i zâtîsi ve en âzamî ismi olan lâfzullahtan sonra en âzam ismi olan Rahmân, rýzka bakar. Ve rýzýktaki þükürle ona yetiþilir. Hem Rahmân'ýn en zâhir mânâsý, Rezzaktýr.

    Hem þükrün envâý var. O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi, namazdýr.

    Hem þükür içinde sâfi bir iman var; hâlis bir tevhid bulunur. Çünkü, bir elmayý yiyen ve "Elhamdü lillâh" diyen adam, o þükürle ilân eder ki: "O elma doðrudan doðruya dest-i kudretin yadigârý ve doðrudan doðruya hazine-i rahmetin hediyesidir" demesiyle ve itikad etmesiyle, herþeyi, cüz'î olsun küllî olsun, Onun dest-i kudretine teslim ediyor. Ve herþeyde rahmetin cilvesini bilir. Hakikî bir imaný ve hâlis bir tevhidi, þükürle beyan ediyor.
    AlýntýAlýntý

  6. Teşekkür edenler:

    -Ulus- (14.02.2012) , ADANALI. (14.02.2012) , by_kernekli (14.02.2012) , dmda (14.02.2012) , Hezekiel (14.02.2012)

 

 

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •  

Page generated in 1.714.141.494.02455 seconds with 15 queries Sayfa Boyutu (242824)