Sübhanallah'a dair. .

Birinci Fasıl

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

Sen her kusurdan ve ehl-i dalâletin efkâr-ı bâtılasından münezzehsin. Sen öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki,

semâ, yıldızlarının ve güneşlerinin ve aylarının kelimeleriyle ve bütün bunlardaki hikmet remizleriyle,
dünya semâsı, bulutlarının ve gök gürültüsünün ve şimşeklerin ve yağmurların kelimeleriyle ve bütün bunlardaki faydaların işaretiyle,
yeryüzü, madenlerinin ve nebatlarının ve ağaçlarının ve hayvanatının kelimeleriyle ve bütün bunlardaki intizamatın delâletiyle,
nebat ve ağaçlar ise, yapraklar ve çiçekler ve meyveler kelimatıyla ve bütün bunların muhtaç zevilhayata menfaatlarinin tasrihatıyla,
çiçekler ve meyveler ise, tohumlarının ve kanatçıklarının ve çekirdeklerinin ve onlardaki acaib-i san'atın kelimatıyla,
çekirdekler ve tohumlar ise, bilmüşahede sümbüllerinin lisanıyla ve habbeciklerinin kelimeleriyle,
herbir nebat ise-tomurcuklarının inkişafı sırasında, müzeyyen çiçeklerinin ve muntazam sümbüllerinin ağzıyla yavrularının tebessümü hengâmında gayet vazıh ve zahir bir surette görüldüğü gibi-ölçülü tohumlarının ve intizamlı habbeciklerinin kelimeleriyle, şekillerinin ve o şekiller içindeki renklerinin ve o renkler içindeki tadlarının ve o tatmaklar içindeki güzel kokularının ve o güzel kokularHAŞİYE 1 içindeki nakışlarının ve o nakış içindeki ziynetinin ve o ziynet içindeki boyasının ve o boya içindeki san'atın ve o san'at içindeki tevzinin ve o tevzin içindeki tanzimin ve o tanzim içindeki mizanın ve o mizan içindeki nizamın lisanıyla, Seni hamdinle tesbih ederler.
O nebatlardan herbiri, çiçeklerinin zarif gözlerinden ve sümbüllerinin tazecik dişlerinden takattur eden ve Senin kendini kullarına tanıtıp sevdiren taarrüf ve teveddüdünün cilvelerindeki lemeattan tereşşuh eden bir tarifle, Senin tecelliyât-ı sıfâtını tavsif, cilve-i esmânı tarif ve teveddüdünü tefsir eder.


--------------------------------------------------------------------------------


Sen her kusurdan münezzehsin, ey Vedûd ve ey Mâruf! San'atın ne kadar güzel, ne kadar süslü, ne kadar mükemmeldir Senin!

Sen her türlü kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcemalsin ki, bütün ağaçlar,

tomurcuklarının açması ve çiçeklerinin inkişafı, yapraklarının tezayüdü, meyvelerinin olgunlaşıp dallarının ellerinde mâsum çocuklar gibi oynaşması hengâmında,
kereminle yeşillenen yapraklarının ve lûtfunla tebessüm eden çiçeklerinin ve rahmetinle gülen meyvelerinin ağzıyla,
acaib-i hilkat içindeki kesret-i tenevvüünün ve o kesret-i tenevvü içindeki muhtelif etlerinin ve o muhtelif etlerdeki şekillerin ve o şekillerdeki renklerin ve o renkler içindeki güzel kokuların ve o güzel kokular içindeki ayrı ayrı tadların ve o tadlar içindeki nakışların ve o nakışlar içindeki ziynetlerin ve o ziynetlerdeki boyaların ve o boyalar içindeki san'atın ve o san'at içindeki tevzinin ve o tevzin içindeki tanzimin ve o tanzim içindeki mizanın ve o mizan içindeki nizamın lisanıyla,HAŞİYE 2 Seni hamdinle tesbih eder.
Bütün o ağaçlar, Senin kendini mahlûkatına yakından tanıtan ve sevdiren tahabbüb ve taarrüfünün cilvelerindeki lem'alardan tereşşuh eden ve onların ağızlarından damlayan katrelerle Senin sıfâtını tavsif, esmânı tarif ve masnuatına tahabbub ve taarrüfünü tefsir ederler. Öyle ki, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside Fâtır-ı Zülcelâlin medâyih-i bâhiresini inşad edip, şâirâne, lisan-ı hal ile söylüyor.

Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acaib-i san'atını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın-tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.

Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda, yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş-tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin. Hem meşher-i san'at-ı İlâhiye olan zemin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaat-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin.

Sen her kusurdan münezzehsin. İhsanın ne güzeldir Senin: beyanın ne kadar âşikâr, burhanın ne kadar bâhir, zâhir ve münevverdir. Sen her kusurdan münezzehsin; ne kadar aciptir san'atın Senin!


--------------------------------------------------------------------------------


hikmetlerinin delâletiyle, ışığın parlaması Senin tenvirin ve Senin teşhirinledir.

Rüzgârın dalgalanması-hususan ses naklindeki-vazifelerinin sırrıyla, Senin tasrifin ve tavzifinledir.

Faydalarının işaretiyle, nehirlerin çağlaması Senin tedhirin ve teshirinledir.

Taşların ve madenlerin süslenmesi-hususan ses ve muhaberatın naklindeki-hassa ve menfaatlerinin remziyle, Senin tedbirin ve tasvirinledir.

Çiçeklerin acaib-i hikmetle tebessümü Senin tahsinin ve tezyininledir.

Faydalarının delâletiyle, meyvelerin süslenmesi Senin in'âmın ve ikramınladır.

Şerâit-i hayatlarındaki intizamın işaretiyle, kuşların ötüşmeleri Senin onları birbiriyle anlaştırman ve konuşturmanladır.

Faydalarının şehadetiyle, yağmur damlalarının ihtizazı, Senin tenzilin ve tafdilinledir.

Harekâtındaki hikmetlerin şehadetiyle, ayların hareketi Senin takdirin, tedbirin, tedvir ve tenvirinledir.

Sen her türlü kusurdan münezzehsin; ne münevverdir burhanın, ne âşikârdır saltanatın Senin