Rabbimiz’in tüm hükümlerinde olduğu gibi, içerisinde büyük sır ve hikmetler barındıran ve birçok faydası olan, en önemli emirlerinden biri de hiç şüphesiz oruç ibadetidir. Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’in bir çok âyetinde ve Allah’ın habîbi Peygamber Efendimiz de (s.a.v) hadis-i şeriflerinde oruç ve ramazan ayının faziletini bizlere bildirmiş ve oruç ibadetini övmüştür. Allah (c.c) ve Resûlü’nün (s.a.v) övdüğü bir ibadeti, kelimelerle biz nasıl anlatabiliriz ki?


“Orucun bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. Oruç; şeytanı ve nefsi güçsüz ve etkisiz hale getirir, maddî ve manevî açıdan temizliği gerçekleştirir, gönlü bedenî isteklerin tahakkümünden kurtarır, nefsi kirlerinden arındırır, ruhu özgürleştirir, gönül gözünü açar, manevî görüşü artırır, sabrı öğretir, bedenî hastalıklardan korunmanın yollarını öğretir, insanın insanlığı olgunlaşır, manevî rızıklara ulaştırır, Allah’a yakınlaştırır.” Hz. Mevlânâ [k.s]

Allah Teâlâ’nın, oruç ibadetini çok sevdiğini ve önem verdiğini, bütün peygam-berlerine ve ümmetlerine emretmiş olduğundan anlıyoruz. Bununla birlikte Cenâb-ı Hak (c.c) ramazan ayında oruç tutmayı Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) ve ümmetine de farz kılmıştır.
Ramazan ayında tutulması emredilen orucun, farz olması Kitap, Sünnet ve icma ile sabittir. Yüce Mevlâmız, bu ayda müslümanlar üzerine orucun farz kılındığını, şu âyet-i kerimelerle bizlere haber veriyor:

“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi korunasınız/takvayı elde edesiniz diye size de farz kılındı” (Bakara 2/183).
Başka bir âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak,

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayına ula-şanlar bu ayda oruç tutsun” (Bakara 2/185) buyuruyor.
Orucun, Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği ve içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bulunduğu mübarek ramazan ayında farz kılınması, yine orucun ne kadar önemli bir ibadet olduğunu bizlere göstermektedir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) ramazan orucunun İslâm’ın şartlarından biri olduğunu şu hadis-i şerifinde bizlere haber vermiştir.
“İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir. Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, beyti (Kâbe’yi) haccetmek, ramazan orucunu tutmak.” (Buhârî, İmân, 1)

Başka bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Cennette reyyan adında bir kapı vardır ki, kıyamet gününde buradan sadece oruç tutanlar cennete gireceklerdir.” (Müslim, Sıyâm, 166)

Ebû Ümâme (r.a) anlatıyor: Bir gün,
- “Ey Allah’ın Resûlü! Bana öyle bir amel emret ki yaptığım takdirde Allah (c.c) beni mükâfatlandırsın” dedim; Resûlullah (s.a.v),
“Sana, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur” buyurdu. (Nesâî, Savm, 43)

Diğer bir hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İman ederek ve sevabını yalnız Allah Teâlâ’dan bekleyerek ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş ve gelecek günahları mağfiret edilir.” (Buhârî, Savm, 6; Müslim, Salâtü’l-Misâfirîn, 174-175)


Hz. Mevlânâ (k.s) orucun öneminden bahsederken ne güzel buyurmuştur:
“Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, o denize ulaştırır.”
“Oruç kuyusunda sabreden kişi, Yusuf (a.s) gibi aşk Mısır’ında sultan olur.

Kaynak: (Evliyanın Dilinden Orucun Hikmetleri, Semerkand Yayınları)