turk-dreamworld.com Sitesine Hoşgeldiniz.


1 sonuçtan 1 ile 1 arası
  1. #1
    Senior Member gökbörü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2013
    Mesajlar
    119
    Total 'Thanks' Received by This User :
    0 Bu Konu icin
    98 Toplam

    Standart Heba olan yılların sorumlusu kimler? (Okunmasi gereken bir yazi)

    Heba olan yılların sorumlusu kimler?

    [Değerli Ziyaretci, linki görmeniz icin bu mesaja cevap yazmanız gerekiyorÜye olmak icin burayı tıklayınız]

    Riyanın tavan yaptığı, niyet okumaların ayyuka çıktığı demlerden geçtiğimiz az da olsa deşifre edilmeye başlandı.
    Küçük hesaplarına ‘büyük davalarını’ kalkan edinen nice zavallılar, bel bağladıkları faniler tarafından ‘ters köşeye’ yatırılmaya başlandı.
    Homurtular, gizlenmeye çalışılan öfkenin kabarmaya yüz tuttuğunun işareti.
    Ustaca kurgulanmış, çoğu “İkbal beklentilerime bir hal gelir mi” endişesini de içeren ifadelere baktığımızda, onca yılın ‘nasıl heba edildiğini’ net olarak görüyoruz.
    Görüyoruz da, ‘çarkı geri çevirecek yitikleri’ yeniden millete kazandırabilecek adımlara ne yazık ki tanık olamıyoruz.
    Daha yolun başında, finalin ipuçları verilmişken ‘üç maymunu’ oynayanların, ‘kendi vicdanlarını ferahlatma’ adına kem-küm etmeleri bugün neyi değiştirir ki?
    Her lafa “Sözüm meclisten dışarı” diye giren, her paragrafı “Kol kırılır yen içinde” kokusu taşıyan ‘kurmaca’ muharrirler, denizin bittiği yerde, ‘yeni arayışların’ yolunu tutmuş bile.
    Evet, kabul, ‘bugün’ bazı gerçekleri görmek zorunda kaldılar. Ama o gerçekler ‘dün’ de masalarının üzerindeydi.
    ‘Şahsi menfaatleri’ mi desek, mensup oldukları camiaların çıkarları mı bilinmez, sustular, susturmaya çalıştılar, ‘naylon bir mutluluk’ tablosu pompalayıp durdular.

    ***

    ‘Şeyhi kanatlandırma’ becerisinin yüksek olduğu toplumlarda ‘hakkaniyet’, ‘liyakat’, ‘adalet’ kelimelerin yerini akıl almaz bir ‘afyonlanmışlık’ hali alır.
    ‘Doğruların’ üzerine çekilen ‘yalan’ çulu, ‘atlas kumaş’ misali gözleri kamaştırır.
    İşin iç yüzünü, aslını, astarını bilmeyen zavallı kalabalıklar, “Uydum kalabalığa” güdüsüyle denilene, yapılana ayak uydururlar.
    Gerçek ortaya çıktığında ise artık yapacak bir şey kalmaz. O ‘kısır döngü’ yeniden başlar ve tepedeki ‘post’, ‘koltuk’, ‘mangır’ şamatası için zarlar tekrar atılır.
    Bu süreçte kimi ‘eski oyuncular’ ağıt yakar, kimi ‘yeni aktörlere’ alkış tutar.
    Afyonlanmış, ‘bilmedikleri hesaplaşmaların’ tarafı yapılmış kalabalıklar ise bu süreçte kendilerini yönlendirecek bir ‘el işareti’ gözlemektedir.
    Ta ki yeni oyun yerine oturuncaya kadar.


    ***

    [Değerli Ziyaretci, linki görmeniz icin bu mesaja cevap yazmanız gerekiyorÜye olmak icin burayı tıklayınız]

    Hikaye bu ya, vakt-i zamanında bir at ve bir eşek iyi ahbap olmuşlar.
    Uçsuz bucaksız çayırlarda günlerini gün ederken, uzaktan bacaları görülen şehirden bir takım gürültüler gelir.
    At, “Ben bir gidip bakayım orada neler oluyor” der. Eşek itiraz eder, “O kadar yolu sen tepme. Bu sıcakta yakışır mı? Böyle angaryalar bizim işimizdir” der ve yola koyulur.
    Giderken ata “Ben yarına kadar dönmezsem anla ki başıma bir hal geldi. Bir daha dönmem” demeyi de ihmal etmez.
    Eşek ne ertesi gün, ne de sonraki günler ortalıkta görünmez. At o koca çayırlarda tek başına hüzün ve matem içinde yaşamasını sürdürür.
    Aradan yıllar geçer. Bir gün kulağına o kadim dostu eşeğin anırması gelir. Kulak kabartır, sesin geldiği yöne doğru koşmaya başlar.

    ***

    Eşek bir göze başında su içmektedir.
    Sevincini gizleyemeyen at, eşeğin yanına sokulur ve “Nerelerdesin bunca yıldır kardeşim?” diye sorar.
    Eşek, “Sorma kardeşim. Benim şehre indiğim gün kral ölmüş. Ahali şehir meydanına toplanmış ve yeni kralın seçilmesini bekliyormuş” der.
    At iyice meraklanır, “İyi de sana ne bundan” diye çıkışır.
    Eşek dudaklarında bir mutluluk tebessümü, “Bana ne olur mu? Orada bir adet varmış, kral ölünce bir güvercin uçurulurmuş. Güvercin kimin kafasına konarsa, yeni kral o olurmuş. Bu kez güvercin gelip benim başıma kondu ve beni kral yaptılar” sözleriyle atı iyice şaşkınlığa uğratır.
    “Peki şimdi niye buradasın kardeş” sorusuna eşeğin verdiği cevap daha da ilginç olur: - “Benim eşek olduğumu yıllar sonra anlayıp, saraydan kovdular.”


    ***

    Onca anırmaya, tepinmeye, küllerde yuvarlanmaya karşı gıklarını çıkarmayanlar, günün birinde her ne hikmetse ‘kimilerinin eşekliklerinden’ dem vurmaya başlıyorlar.
    Buna ‘son pişmanlık’ mı demeli, yoksa ‘küçük hesapların başka bir şekilde dışa vurması’ mı, varın ona da sizler karar verin.
    Konu gökbörü tarafından (30.10.2013 Saat 09:04 ) değiştirilmiştir.
    AlıntıAlıntı

 

 

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Page generated in 1.718.639.138.26962 seconds with 14 queries Sayfa Boyutu (173039)