turk-dreamworld.com Sitesine Hoşgeldiniz.


6 sonuçtan 1 ile 6 arası
  1. #1
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    3 Bu Konu icin
    57.073 Toplam

    Standart cuma namazi konulari

    Cum'a Namazının Fazileti
    Cum'a günü, büyük bir gündür. Allah Teâlâ İslâm dinini bu günle büyütmüş ve tezyin etmiştir. Aynı zamanda bu günü bütün ümmetler arasında sadece müslümanlara ihsan buyurmuştur.

    Allah Teâlâ Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:
    Ey iman edenler! Cum'a günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. (Cum'a/9)

    Allah Teâlâ böyle buyurmak sûretiyle o saatte insanoğlunu cum'aya gitmekten alıkoyan dünyevî meşgalelerin tamamını haram kılmıştır.

    Hz. Peygamber de şöyle buyurmaktadır:
    Allah Teâlâ, benim şu makamımda ve şu günümde size cum'a namazını farz kılmıştır.136

    Allah Teâlâ özürsüz olarak üç cum'a namazını terkedenin kalbini kilitler.137

    Özürsüz olarak üç cum'a namazını terkeden kimse, İslâm dinini arkasına atmış ve ona önem vermemiş demektir.138

    Adamın birisi İbn Abbas'a gelerek, hayatında cum'aya ve cemaat namazlarına iştirak etmeyerek ölen kimsenin durumunu sordu. İbn Abbas 'O ateş ehlidir' cevabını verdi. Adam bir ay mütemadiyen gelip giderek, aynı suali sordu ve hepsinde de aynı cevabı aldı.

    Bu hadîs-i şerîfte şöyle vârid olmuştur:
    Cum'a günü, iki kitabın (Tevrat ve İncil'in) ehline verildi. Fakat onun hakkında ihtilâfa düştükleri için Allah Teâlâ onları o günden mahrum etti. Bizleri ise, o güne hidayet eyledi. O günü bu ümmet için sakladı ve onu, bu ümmete bayram kıldı. Bu bakımdan bu ümmet o günü herkesten daha önce elde etti. Hristiyan ve yahudiler ise (o günü takip eden günleri bayram edindikleri için bu hususta) müslümanlara tâbi olmuşlardır.139

    Enes'in, Hz. Peygamber'den rivayet ettiği bir hadîste de şöyle buyurulmaktadır:
    Cebrail, elinde bembeyaz bir ayna olduğu halde bana gelerek 'Şu gördüğün ayna, rabbin tarafından, senin ve senden sonra gelecek ümmetin için bayram olsun diye, farz kılınan cum'a günüdür' dedi. Bunun üzerine 'Bu günde bizim için ne gibi faziletler var?' diye sordum. Şöyle dedi: "Bu günde öyle bir saat vardır ki, kim bu saatte, kendisine taksim edilen bir hayrı isterse Allah Teâlâ ona istediğini ihsan eder. Eğer kendisi için taksim edilmiş bir hayır yoksa duasının yüzü suyu hürmetine istediğinden daha büyük bir hayri kıyamette azık olarak verir. Eğer bu saatte kendisi için yazılan birşeydeıı Allah'a sığınırsa, Allah Teâlâ onu o yazılandan daha büyük bir felâketten korur. O gün, bizim nezdimizde günlerin efendisidir. Biz, o güne kıyamet gününde 'artırma günü' mânâsına gelen 'yevm-ül-mezîd' demekteyiz".

    'Neden ey Cebrâil?' diye sorduğumda da şunları söyledi: 'Senin rabbin cennette miskten daha kokulu ve bembeyaz bir vâdi yaratmıştır. Kıyamet gününde illiyyîn denilen makamdan kürsüsüne (kemiyeti ve keyfiyeti bilinmeyen bir şekilde) iner. Sonra, ehl-i cennete cemâlini o şekilde gösterir ki, onlar O'nun keremli vechini temaşa ederler.140

    Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cum'adır. Adem (a.s) o günde yaratıldı ve cennete o günde gönderildi. Cennetten o gün indirildi ve tevbesi o günde kabul olundu. O günde de vefat etti. Kıyamet de o günde kopacaktır. O gün Allah'ın nezdinde mezîd (artırma) günüdür. Göklerdeki melekler de ona bu ismi vermektedirler. Aynı zamanda o gün, cennette Allah Teâlâ'nın cemâlinin temaşa günüdür.141

    Her cum'a gününde Allah Teâlâ'nın ateşten azad ettiği altıyüzbin azadlısı vardır.142

    Hz. Enes bir hadîste Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir;
    Cum'a günü. selâmetle geçtiği takdirde, haftanın diğer günleri de selâmetle geçer.143

    Hergün öğleden önce, güneş göğün tam ortasındayken, cehennem kızdırılır. Bunun için cum'a günü hariç, diğer günlerde, bu saatte namaz kılmayınız. Cum'a gününde ise, her vakit namaz kılınabilir; çünkü o günde (onun hürmetine) cehennem kızdırılmaz.144

    Ka'b'ul Ahbar şöyle diyor: 'Allah Teâlâ, şehirlerden Mekke'yi, aylardan Ramazan'ı, günlerden Cum'a'yı ve gecelerden de Kadir gecesini faziletli kılmıştır'.

    Denildiğine göre, kuş vesâir haşarat, cum'a günü karşılaştıklarında birbirlerine 'Selâm, bugün sâlih bir gündür' derlermiş.

    Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
    Cum'a gününde veya gecesinde ölen kimseye, 'şehid' ecri yazılır ve o kişi kabir fitnesinden korunur.145

    136) İbn Mâce, (Câbir'den zayıf hır senedle)
    137) Beyhakî, Şuab'ul-İman, (İbn Abbas'dan)
    138) İmam Ahmed ve Sünen sahipleri, (Ebu Ca'd ed-Damrî'den)
    139) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
    140) Şafiî, Müsned; Taberânî, Evsat','İbn Merdeveyh, Tefsir, (zayıf senedlerle)
    141) Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
    142) İbn Adiy, el-Kâmil; İbn Hibban, Duafâ Beyhakî, Şuab'ul-İman, (Enes'den)
    143) İbn Hibban, Duafâ; Ebu Nuaym, Hilye; Beyhakî, Şuab'ul-İman, (Hz. Âişe'den)
    144) Ebu Dâvud, (Ebu Katade'den)

    imam gazali
    insanlara teşekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da şükür etmesini bilemez.(hadisi şerif)
    teşşekkür etmek için mesaj yazmayın ,teşşekkür butonunu kullanın
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlıntıAlıntı

  2. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (10.02.2012) , onurx (10.02.2012) , SABIR39 (10.02.2012)

  3. #2
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    3 Bu Konu icin
    57.073 Toplam

    Standart Cevap: cuma namazi konulari

    Cum'anın Şartları
    Cum'a diğer namazların şartlarında ortak olduğu gibi onlardan hiçbirinde bulunmayan şu altı şartla da ayrılmaktadır:

    1- Vakit: İmamın selâmı, ikindi namazı vaktine tesadüf ederse cum'a namazı geçmiş sayılır. Bu namazı, dört rek'at ve öğle namazı olarak kaza etmelidir. Cum'a namazına sonradan gelip de imama uyan kimsenin son rek'atı vaktin haricine çıkarsa, onun cum'asının sahih olup olmadığı hakkında ihtilâf vardır.

    2. Mekân: Cum'a namazının sahralarda, çöllerde ve çadırlar arasında kılınması sahih değildir. Aksine cum'a namazının sahih olması için, taşınmaz binaların bulunduğu bir yer lâzımdır.

    Aynı zamanda bu yerde kendilerine cum'a namazı farz olan kırk
    kişinin bulunması şarttır. (Bu hüküm Şafiî'ye göredir.)
    Köy, cum'a hususunda şehir gibidir. Köylerde cum'a kılmak için sultanın bulunması veya izin vermesi şart değildir; fakat en iyisi izin almaktır.

    3. Aded: (Şafiî'ye göre) Cum'a, kırk erkekten az olan bir cemaatle sahih olmaz. Cum'aya iştirâk eden bu insanlar, mükellef, kış ve yaz göç etmeyen ve o mahallin daimî yerlisi olmalıdır. Eğer hutbe okunurken veya namaz kılınırken, mevcut kırk kişiden bir kişi bile çıkıp gitse cum'a namazı sahih olmaz. Bu adedin hutbenin başlangıcından imamın selâm vermesine kadar orada bulunması şarttır.

    4. Cemaat: Eğer bir köyde veya şehirde kırk kişi ayrı ayrı yerlerde cum'a namazını tek başlarına (veya küçük gruplar halinde) kılsalar, namazları sahih değildir. Fakat sonradan gelip de namazın ikinci rek'atında imama uyan bir kimsenin, imamın selâmından sonra, kendi namazının ikinci rek'atını tek başına edâ etmesi caizdir. Eğer imamın ikinci rek'atına rükûuna yetişemezse, yine imama uyar; fakat o namazı öğle namazı niyetiyle kılar. İmam selâm verdiğinde kalkarak dört rek'at öğle namazını edâ eder.

    5. Orada Daha Önce Cum'a Kılınmış Olmamalıdır:::
    Eğer bir mahallenin bütün ahalisinin bir camiye toplanması mümkün değilse, iki, üç veya dört camiye (ihtiyaç kadar) dağılıp cum'a kılmaları caizdir. Eğer ihtiyaç olmaksızın birkaç yerde cum'a kılınırsa, hangi cum'anın imamı istiftah tekbirini daha önce alırsa, ancak o cum'a sahihtir. (Diğerleri ise fasiddir).

    Ayrı ayrı yerlerde cum'a kılmak mecburiyeti olduğu zaman imamlardan hangisi daha faziletli ise, onun arkasında namaz kılmak daha faziletli olur. Eğer zahirde iki imam fazilet bakımından eşit iseler, hangi cami daha önce inşa edilmişse o camide kılınan cum'a daha üstündür. Eğer bu hususta da eşit iseler, cum'anın, evine daha yakın olanda kılınması daha efdaldir. Cemaatin çokluk fazileti de gözetilebilir.

    6. İki Hutbe::: Bu iki hutbenin okunması farzdır. Hutbenin okunması esnasında ayakta durmak ve hutbeler arasında oturmak da hatib için farzdır. Birinci hutbede dört farz vardır:
    a) Hamd: En azı 'Elhamdülillah' demektir.
    b) Allah Rasûlü'ne salavât-ı şerîfe getirmek.
    c) Allah'ın kullarına takvayı tavsiye etmek.
    d) Kur'an'dan en az bir ayet okumak.

    İkinci hutbenin de dört farzı vardır. Ancak bu ikinci hutbede ayet okumak yerine, müslümanlara dua edilmesi ve aynı zamanda hutbeyi kırk kişinin dinlemesi vaciptir. (Eğer kırk kişinin hepsi veya bir kısmı sağır ise, onlara, hiç olmazsa, hutbenin rükünlerini dinletmek lâzımdır. Aksi takdirde böyle bir cemaatin cum'asının sahih olup olmayacağı hususunda ihtilâf vardır).

    145) Ebu Nuaym, Hilye, (Câbir'den

    imam gazali
    insanlara teşekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da şükür etmesini bilemez.(hadisi şerif)
    teşşekkür etmek için mesaj yazmayın ,teşşekkür butonunu kullanın
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlıntıAlıntı

  4. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (10.02.2012) , onurx (10.02.2012) , SABIR39 (10.02.2012)

  5. #3
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    3 Bu Konu icin
    57.073 Toplam

    Standart Cevap: cuma namazi konulari

    Hutbe'nin Sünnetleri
    Güneş tam göğün ortasından batıya doğru yöneldiği, müezzin ezanı okuduğu ve imamın da minbere çıkarak oturduğu zaman tahiyye-t'ül-mescid namazı hariç namaz kılma faslı sona ermiştir. Konuşma faslı ise hutbenin açılışıyla sona erer.

    Hatib minbere çıkıp yüzünü cemaata çevirdiği zaman, selâm vererek oturur; cemaat de onun selâmına karşılık verir.

    Müezzin ezanı okuyup bitirince, hatib sağa sola bakmaksızın, kılıcının kabzasıyla veya bastonuyla ya da minberin trabzanlarıyla oynamaksızın ellerini, namazda olduğu gibi birini diğerinin üzerine bağlayarak yüzünü cemaata çevirir ve iki hutbe irad eder. Bu iki hutbe arasında hafif bir oturuş yapar. Hutbe okurken cemaatin anlayamayacağı garip kelime ve lugatları kullanmamaya dikkat etmelidir. Hutbeleri fahiş bir şekilde uzatmamalı ve teganni yapmamalıdır. Hutbe, derleyici, beliğ ve kısa olmalıdır. İkinci hutbede bir ayetin okunması da müstehabdır. Camiye hutbe okunurken giren bir kimse cemaata selâm vermemelidir. Şayet böyle bir selâm verirse, cevap vermek şart değildir. Ancak işaretle cevap vermek güzeldir. Hutbeyi dinleyen bir kimse, aksıranlara dua etmek sûretiyle cevap vermemelidir. İşte bütün bunlar hutbenin sahih olmasının şartlarıdır.


    imam gazali
    insanlara teşekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da şükür etmesini bilemez.(hadisi şerif)
    teşşekkür etmek için mesaj yazmayın ,teşşekkür butonunu kullanın
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlıntıAlıntı

  6. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (10.02.2012) , onurx (10.02.2012) , SABIR39 (10.02.2012)

  7. #4
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    3 Bu Konu icin
    57.073 Toplam

    Standart Cevap: cuma namazi konulari

    Cum'anın Vücübü
    Cum'anın Vücûbu
    Cum'anın vâcib olması için gereken şartlar şunlardır:
    1- Erkek olmak.
    2- Bâliğ olmak.
    3- Akıllı olmak.
    4- Müslüman olmak.
    5- Hür olmak.
    6- Bu vasıflara sahip kırk erkeğin bulunduğu bir mahalde bulunmak.
    7- Sakin bir zamanda; gür sesli bir müezzinin şehirde okuduğu ezanın duyulabileceği bir mahallin sakinlerinden olmak. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 'Cum'a günü namaza çağrıldığınızda herşeyi bırakıp Allah'ın zikrine koşunuz ve alış-verişi bırakınız!' (Cum'a/9)

    Yukarıda zikrolunan vasıflara sahip kimseler için, şu özürlerden dolayı cum'a namazının terkinde ruhsat vardır:
    1- Yağmur.
    2- Çamur.
    3- Korku.
    4- Hastalık.
    5- Hastaya bakmak..

    Bu özürlere sahip olup da cum'a namazına gidemeyenlerin, öğle namazını halkın cum'a namazından çıkabileceği bir zamâna kadar tehir etmesi müstehabdır. Cum'a namazını kılan hasta, misafir, köle veya kadınların, namazları sahihtir ve bu, öğle namazlarının yerine sayılır ve geçerlidir. Allah herkesten daha iyisini bilir.

    imam gazali
    insanlara teşekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da şükür etmesini bilemez.(hadisi şerif)
    teşşekkür etmek için mesaj yazmayın ,teşşekkür butonunu kullanın
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlıntıAlıntı

  8. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (10.02.2012) , onurx (10.02.2012) , SABIR39 (10.02.2012)

  9. #5
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    3 Bu Konu icin
    57.073 Toplam

    Standart Cevap: cuma namazi konulari

    Sırasıyla Cum'anın Âdâbı
    Bunlar on maddede toplanmıştır:
    1. Perşembe gününden itibaren kişi cum'aya hazırlanmalıdır. Kalbiyle onu kılmaya hazır olup faziletini karşılanmalıdır. Bunun için de perşembe günü ikindi namazından sonra tesbih, istiğfar ve dua ile meşgul olmalıdır; çünkü bu saat fazilet bakımından cum'a gününde meçhul bırakılan saate denktir.
    Seleften bazıları 'Kulların mûtad rızkından başka, Allah Teâlâ'nın bir fazilet ve ikramı vardır ki bunu yalnızca perşembe günü öğleden başlamak üzere cum'a günleri kendisine yalvaran kullarına verir' demişlerdir.

    Cum'a gününde giyeceği elbiseleri perşembe gününden yıkamalı ve tertemiz yapmalıdır. Eğer yanında yoksa cum'a günü sürünmek üzere güzel koku hazırlamalıdır. Sabahın erken saatlerinden itibaren cum'aya mâni meşguliyetleri kalbinden çıkarmalı, perşembeyi cum'aya bağlayan akşam, ertesi gün için oruca niyet
    etmelidir; çünkü bu günün orucu çok faziletlidir. Ancak bu orucunu ya perşembe veya cumartesi orucuyla birleştirmelidir; çünkü sadece cum'a günü oruç tutmak mekruhtur.

    Cum'a akşamını, namaz kılmak ve hatim indirmek sûretiyle ihya etmelidir; çünkü bu akşamın fazileti çoktur. Cum'a gününün fazileti bu gecenin üzerine bina edilmiştir. Bu gecede veya cum'a gününde hanımıyla birleşebilir. Hatta Hz. Peygamber'in 'Kim cum'a namazına sabahın erken saati gidip öncülüğü alır ve üstünü başını güzelce temizleyerek bedenini yıkarsa, Allah ondan razı olsun!'147 sözünü, hanımıyla birleşmek mânâsına hamleden bir grup, kişinin, cum'a gecesi veya cum'a günü namazdan önce hanımı ile birleşmesini müstehab saymışlardır.

    Bu bakımdan hadîsin son cümlesini 'Kendisi yıkandığı gibi hanımını da yıkanmaya mecbur ederse' şeklinde tefsir etmişlerdir. Bir kısım âlimler de 'Hadîsin sonundaki ğassele tabiriyle elbiselerini yıkarsa mânâsı irade olunur' demişlerdir. Bazı rivayetlerde de bu kelime gasele şeklinde tahfifle okunmuş ve iğteselenin sonuna da licesedihî tâbiri eklenmiştir. İşte cum'ayı karşılama âdâbı bunlardan ibarettir.
    Cum'ayı karşılamanın bu âdabına riayet eden kimseler sabahladıkları zaman 'Bu hangi gündür?' diye gafletlerini izhar eden gafiller zümresinden çıkmış olurlar.

    Seleften bazıları "Cum'a günü nasibi en fazla olan kimse cum'a saatini bekleyen ve onu bir gün öncesinden gözetendir. Nasibi en az olan kimse ise, sabahladığı zaman 'Bugün günlerden nedir?' diye sorandır" demişlerdir. Seleften bazıları cum'a namazını karşılamak için, cum'a gecelerini camide geçirirlerdi.

    2. Cum'a günü sabahleyin kalktığında fecirden sonra gusletmelidir. Eğer cum'aya sabahın erken saatlerinde gitmiyorsa yeni temizlenmiş olmak için gideceği zamâna yakın gusletmesi daha iyidir. Cum'a günü yapılan gusül, kuvvetli bir şekilde müstehabdır. Hatta bazı âlimler vacib olduğuna bile kail olmuşlardır.

    Nitekim Hz. Peygamberin 'Cum'a guslü, her bâliğ kimseye vâcibdir' buyurduğu rivayet edilmiştir.148

    Nâfi'in İbn Ömer'den rivayet ettiği en meşhur hadîsin hükmü şudur: 'Cum'aya iştirak etmek isteyen herkes yıkansın'.149
    Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

    Erkeklerden veya kadınlardan cum'a namazına gidecek olanlar muhakkak yıkansınlar...150

    Medinelilerden birbirleriyle tartışan iki kişiden biri diğerine 'Sen cum'a gününde gusletmeyen kimseden daha şerlisin' derdi.151

    Hz. Ömer, camiye hutbe esnasında geldiğini gördüğü Hz. Osman'a 'Bu saatte mi geliyorsun? diyerek cum'a namazına erken gelmemesini kınar. Hz. Osman da şöyle cevap verir: 'Ezanı işittikten sonra da abdest aldım ve ancak çıkıp gelebilecek kadar geri kaldım'. Bunun üzerine Hz. Ömer 'Abdest almak mı? O da ayrı bir suç...

    Biliyorsun ki, Hz. Peygamber bize cum'a günlerinde gusül etmemizi emrediyordu...' buyurur.152

    Hz. Osman'ın abdest almasıyla, cum'a gününde gusletmeyi terketmenin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Cum'a gününde guslün vâcib olmadığı,

    Hz. Peygamber'den rivayet edilen şu hadîsle de sabittir:
    Cum'a gününde abdest alan sünnete uymuş ve güzel birşey yapmıştır. Fakat gusletmek daha efdâldir.153

    Cum'a gününde cünüplük guslü alan kimse, ikinci bir defa da vücuduna cum'a guslü niyetiyle su dökmelidir. Fazileti elde etmek için bir gusül de kâfidir; yalnız hem cünüplüğün kalkmasına, hem de cum'a sünnetinin yerine getirilmesine niyet etmek şartıyla... Bu durumda cum'a için alınan gusül, cünüplük için alınana dahil olur.

    Sahabîlerden biri, gusleden çocuğunun yanına girdiğinde 'Bu guslü cum'a için mi aldın?' diye sorar. Onun 'Hayır cünüplükten temizlenmek için aldım' demesi üzerine de 'O halde ikinci bir gusül daha al!' diyerek, delil olarak da cum'a guslünün her bâliğ müslümana vâcib olduğunu bildiren hadîsi rivayet eder.

    Bu sahabî, oğluna, cünüplük için guslederken cum'a guslü için de niyet etmediğinden ikinci bir gusül yapmasını emretmiştir.
    'Gusülden gaye, temizliktir. Cünüplükten kurtulmak için gusledilirken bu gayenin hasıl olması muhakkak olduğundan, ikinciye ihtiyaç yoktur' denilirse, bu fikir de yabana atılacak birşey değildir. Ancak bu fikir şeran ibadet sayılan ve fazileti aranan ab-dest hususunda da ileri sürülebilir. (Böyle bir ihtimal de bu fikrin çürüklüğünü açığa çıkarır).
    Cum'a günü guslettikten sonra abdesti bozulan kimse, sadece abdestini yeniler, guslü iptal olunmuş olmaz. Fakat en iyisi gusülden sonra abdestini bozmamaya dikkat etmesidir.

    3. Süslenmelidir. Cum'a gününde süslenmek müstehabdır ve bu da üç şeyle olur:
    a) Güzel elbise
    b) Temizlik
    c) Güzel koku sürünmek

    Temizlik
    ı. Misvak kullanmak
    ıı. Saçını tıraş etmek
    ııı. Tırnakları kesmek ıv. Bıyıkları kısaltmak
    Taharet bölümünde sözü edilen diğer temizlikleri de yapmak gerekir.

    İbn Mes'ud şöyle demiştir: 'Allah Teâlâ cum'a günü tırnaklarını kesen kimseden hastalığı kaldırır ve ona şifa ihsan eder'.

    Güzel Koku
    Eğer kişi perşembe veya çarşamba günü hamama gitmişse, cum'a için istenilen temizlik hasıl olmuş demektir. O halde cum'a günü, kötü kokuları ortadan kaldırmak için, yanında bulunan en güzel kokuları sürünmelidir. Bu güzel kokuyu yanında bulunanlara da koklatmaya çalışmalıdır. Erkekler için en uygun koku, keskin, fakat renksiz olan kokudur. Kadınlar için ise, renkli fakat keskin olmayan koku en uygunudur... Bu keyfiyet bu şekilde rivayet edilmiştir.154

    İmam Şafiî şöyle buyurmuştur: 'Elbisesini temizleyenin üzüntüsü azalır; güzel koku sürünenin de aklı fazlalaşır'.

    Güzel Elbise
    Elbiselerin en sevimlisi, beyaz olanıdır; çünkü Allah nezdinde en sevimli elbise, beyaz elbisedir.155

    Şöhrete vesile olacak hiçbir elbise giyilmemelidir. Siyah elbise giymek sünnet olmadığı gibi, giyilmesinde de herhangi bir fazilet yoktur. Hatta âlimlerden bir cemaat, siyah elbiseye bakmayı bile kerih görmüşlerdir; çünkü siyah elbise giymek, Hz. Peygamber'den sonra ihdas edilmiş bir bid'attır. Cum'a günü sarık sarmak müstehabdır. Nitekim Vâsile b. Eska'nın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
    Allah Teâlâ ve melekleri cum'a günü sarık saran kimselere salavât'-ı şerife getirirler.156

    Hararet bastığı takdirde namazdan önce veya sonra sarığın çıkarılmasında hiçbir beis yoktur. Fakat evinden camiye giderken sarığını yolda çıkarmamalıdır. Namaz vakti gelip çattığında, imam minbere çıkarken ve hutbe okurken sarığı çıkarmamaya dikkat etmelidir.

    4. Camiye sabahın erken saatlerinde gitmelidir. Camiye iki veya üç fersah yoldan ve erken saatlerde gitmek müstehabdır. Bu vakit, fecrin doğuşuyla başlar. Cum'a niyetiyle camiye erken gelmenin fazileti büyüktür. Cum'aya gelirken Allah'tan korkmak, mütevazi olmak, namaz vaktine kadar camide itikâfa ve bu gelişiyle Allah'ın dâvet ettiği cum'aya en kısa zamanda icabet etmeye ve O'nun affına ve rızasına koşmaya niyet etmek en uygun harekettir.

    Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
    Cum'a namazına günün ilk saatinde giden, bir deveyi kurban etmiş gibi olur. İkinci saatinde giden, bir sığırı, üçüncü saatinde giden sanki boynuzlu bir koçu kurban kesmiştir. Dördüncü saatte gidense bir tavuk, beşinci saatte giden ise, bir yumurta hediye etmiş gibi olur. İmam hutbeye çıkınca defterler dürülür, kalemler kaldırılır ve melekler hutbeyi dinlemek üzere minberin başında toplanırlar. Bu saatten sonra gelenler ancak namazın hakkını vermek için gelmiş olurlar. Bu gibiler için bunun dışında herhangi bir fazilet yoktur.157

    Hadîs-i şerifteki birinci saat denilen vakit, fecirden güneşin doğuşuna, ikinci saat ise, güneşin doğuşundan kuşluğa kadar olan zamandır. Üçüncü saat, ayakların yerde toprağın hararetiyle yanmasına; dördüncü ve beşinci saatlerse büyük kuşluktan zevale kadar geçen zamandır. Dördüncü ve beşinci saatlerin faziletleri azdır. Zeval vakti ise, namazın vakti ve hakkıdır. Camiye bu vakitte gelenin herhangi bir fazileti yoktur; yalnızca farzını edâ etmiş olur.

    Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
    Üç şey vardır ki insanlar bunlardaki fazileti bilselerdi, tıpkı develerin koşusu gibi, onların arkalarına düşerek birbirleriyle yarışırlardı.
    a) Ezan,
    b) Namazın ilk safı,
    c) Sabahın erken saatinde cum'a namazına gitmek.158

    Ahmed b. Hanbel (r.a), 'Bu üç şeyin en faziletlisi, sabahın erken saatinde cum'a namazına gitmektir' demiştir.

    Bir rivayette şöyle denilmektedir:
    Cum'a günü oldu mu, melekler, ellerinde gümüş defterler ve altın kalemler olduğu halde camilerin kapılarında otururlar ve en önce gelenleri, derecelerine göre yazarlar.159

    Kişi cum'a günü her zamanki vaktinde gelmediğinde melekler onu aramaya başlarlar. Birbirlerine 'Filân adama ne oldu? Gecikmesinin sebebi nedir?' diye sorarlar ve 'Ey Allahım! Bu kişiyi cum'a namazına erken gelmekten fakirlik alıkoymuşsa onu zengin kıl! Onu hastalık geciktirmişse kendisine şifa ihsan eyle! Eğer herhangi bir meşguliyet sebebiyle gecikmişse onun kalbini, ibadetin için boşalt! Eğer kendisini fuzulî bir iş geciktirmişse onun kalbini tâat ve ibadetine yönelt!' derler.160

    Birinci asırda, seher vaktinde ve fecirden sonra yolların, mum ışığında camilere doğru yürüyenlerle dolu olduğu görülmekteydi. Bayram günlerinde olduğu gibi diğer günlerde de yollar camiye giden insanlardan geçilmez bir izdiham içindeydi.

    Denildiğine göre, İslâm dininde ilk icad edilen bid'at, sabahın erken saatlerinde camiye gitmenin terkedilmesidir.

    Acaba müslümanlar, cumartesi ve pazar günleri sabahın erken saatlerinde kilise ve havralarına akın eden yahudi ve hristiyanlardan utanmıyorlar mı? Dünyaya tapanların sabahın erken saatlerinde para kazanmak, alış-veriş yapmak için çarşıları nasıl doldurduklarını ve âhiret taliplilerinin onlardan geri kaldıklarını müşahede etmiyorlar mı?

    İnsanlar, Allah Teâlâ'nın cemâl-i ilâhîsini müşahede etmek istiyorlarsa, Allah Teâlâ'ya cum'aya erken gittikleri nisbette manen yaklaştıklarını bilmelidirler...

    İbn Mes'ud, bir gün sabahın erken saatinde camiye girerken üç kişinin kendisinden önce gelmiş olduğunu gördü. Bunun üzerine çok üzülerek nefsine şöyle dedi: 'Dört kişinin dördüncüsüsün öyle mi? Gerçi dört kişinin dördüncüsü de geç gelmiş sayılmaz'.

    5. Camiye giriş keyfiyetidir: Camiye girerken cemaatin omuzlarından atlamamak ve önlerinden geçmemelidir. İşte camiye erken saatlerde gitmek bu keyfiyeti kolaylaştırır. Cemaatın omuzlarından atlayan hakkında şiddetli bir tehdit vârid olmuştur:

    Camiye geç gelip de cemaatin omuzlarından atlaya atlaya öne geçen kimse, kıyamet gününde köprü olacak ve halk da üzerinden geçecektir.161

    İbn Cüreyc mürsel olarak şu hadîsi rivayet eder:
    Hz. Peygamber cum'a günü hutbeyi okurken halkın omuzlarından atlayarak öne geçen birisini gördü. Namazdan sonra o kişiyi buldu ve 'Bugün cum'a namazını niçin bizimle kılmadın?' diye sordu. Kişi 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben bugün cum'a namazını sizinle kıldım' demesi üzerine 'Cemaatin boynuna basa basa öne geçtiğini görmedik mi?' demek sûretiyle bu hareketinden ötürü amelinin mânen yanlış olduğuna işaret buyurdu.

    Müsned bir hadîste Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu vârid olmuştur:
    Hz. Peygamber birine 'Bugün bizimle birlikte kılmadın?' deyince, adamcağız 'Ey Allah'ın Rasûlü! Beni görmediniz mi?' dedi. Hz. Peygamber de 'Seni gördüm. Gecikmiştin ve cemaate eziyet ediyordun' buyurdu.

    Birinci safta boş bırakılmış bir yer varsa, sonradan gelen, doldurmayanlara ceza olsun diye, omuzlardan atlaya atlaya o boş yere gidebilir; çünkü onlar haklarını zayi etmiş ve fazilet yolunu terketmişlerdir.

    Hasan Basrî şöyle buyurmuştur: Cum'a günlerinde camilerin kapılarında oturup ön saflara katılmayanların boyunlarına basa basa ön saflara geçiniz; çünkü bu ihmalkâr insanlara hürmet gerekmez:

    Camide namaz kılanlardan başka kimse yoksa, camiye girenin selâm vermesi uygun olmaz; zira bu selâmıyla namaz kılan kimselere veremeyecekleri bir cevabı yüklemiş olmaktadır.

    6. Halkın önünden geçmemeye dikkat etmelidir. Halkın, önünden geçmesini önlemek için bir direğe veya herhangi bir duvara yakın bir yerde oturmalıdır. 'Halkın önünden geçmemesi' tâbirinden gayemiz, namaz kılanların önünden geçmemektir. Namaz kılanın önünden geçilmesi, namazın bâtıl olmasına sebep olmaz. Ancak teşvişe yol açtığı için Hz. Peygamber böyle bir geçişi nehyetmiştir:

    Kişinin kırk sene durup beklemesi, namaz kılanın önünden geçmesinden daha hayırlıdır.162

    Yemin ederim ki kişinin rüzgârların savurduğu bir toprak olması, namaz kılanın önünden. geçmesinden daha hayırlıdır.163

    Namaz kılanın önünden geçen, yol kenarında namaz kılan ve namaz kılarken önünden geçilmesini önleyecek tedbirleri almakta
    kusur edenler hakkında vârid olan bir hadîste şöyle buyurulmuştur:

    Namaz kılanın önünden geçenler (veya bu geçişin önlenmesi hususunda ihmalkârlık gösteren musalli), eğer bu yüzden düçar olacaklara azabı bilselerdi, kırk sene orada çakılı kalmalarının, geçmelerinden daha hayırlı olduğunu anlarlardı.164

    Direk, duvar ve yayılmış seccade, namaz kılanın hudududur. Bu bakımdan, namaz kılan kişi imkânı varsa bu hududlar dahilinde önünden geçmek isteyeni itebilir.

    Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
    Namaz kılan kişi önünden geçmek isteyenleri eliyle itsin. Dinlemez de geçmekte ısrar ederse, tekrar itsin. Yine ısrarda bulunursa onunla dövüşsün; çünkü o şeytandır.165

    Ebu Said el-Hudrî (r.a), önünden geçmek isteyen kimseyi düşürecek derecede iterdi. Bir keresinde itilen adam Ebu Said'in yakasını bırakmadı ve onu Medine vâlisi Mervan b. Hakem'e şikayet etti. (Bu şikayet üzerine, Mervan, Ebu Said'i çağırarak, 'Sana ne oluyor? Neden filan yeğenini ittin?' diye azarladı. Ebu Said de Hz. Peygamber'in kendisine bu şekilde emretmiş olduğunu söyledi.) Namaz kılan kişi, önünde durabileceği herhangi bir direk bulamadığı takdirde hududunu, önüne bir zirâ' boyunda olan birşey dikmek sûretiyle belirtmelidir.

    7. Birinci safı aramalıdır; çünkü birinci safın fazileti çok fazladır. Bu hususda vârid olan bir hadîsi daha önce rivayet etmiştik. Başka bir hadîste de şöyle buyurulmaktadır:

    Kim elbisesini yıkar, gusleder sonra da cum'a namazı için sabahın erken saatinde camiye gider ve imama yaklaşıp hutbesini dinlerse, yaptığı bu hareketler, onun iki cum'a arasında vâki olan günahlarının keffareti olduğu gibi, fazladan da üç gününün keffareti olur.166

    Allah, böyle yapan bir kimsenin geçmiş cum'adan bu cum'aya kadar olan günahlarını affeder.167
    Hadîsin bazı rivayetlerinde de, bu faziletin elde edilebilmesi için, insanların omuzlarından atlamamak şartı koşulmuştur.

    Birinci safta kılmaya çalışırken de üç şeyden gâfil olunmamalıdır:
    a) Hatibin yakınında ipekli ve benzeri giyilmesi erkekler için haram olan bir elbise giyen birisini görmesi ihtimali olur ya da kalbini meşgul edecek çok ağır veya altın işlemeli silâhlarıyla beraber namaz kılan birisi bulunur da eğer bu münkerleri kaldırmaya gücü yetmezse ön safta değil, gerilerde namaz kılması daha selâmetli ve kalp huzuru için daha hayırlıdır.

    Kalp selâmetinin temini için bir grup âlim böyle yapmıştır. Nitekim Bişr el-Hafî'ye 'Camiye sabahın erken saatlerinde geldiğin halde neden en son saflarda namaz kılıyorsun?' diye sorulduğunda 'Kalplerin yakınlığı murad olunur, bedenlerinki değil' demiştir. Bu sözüyle, son saflarda namaz kılmanın, kalp selâmeti bakımından daha iyi olduğuna işaret buyurmaktadır.

    Süfyan es-Sevrî (r.a), Şuayb b. Harb'in Ebu Câfer el-Mansur'un hutbesini iyi dinleyebilmek için minberin yanında oturduğunu gördü. Namazdan sonra Şuayb'a şöyle dedi: 'Bu kişiye (Mansur'a)
    yakın oturman kalbimi meşgul etti. Bu adamdan reddedilmesi gereken bir söz işittiğin takdirde, onu reddetmeye kudretin yetecek mi ve bunu yapacağından emin misin ki gidip bu adamın yanına oturdun?'

    Hz. Süfyan, bu sözlerinden sonra Abbasî halifelerinin cum'a günlerinde giydikleri siyah elbiselerin bid'at olduğundan bahsetti. Bunun üzerine Şuayb, de "Ey Ebu Abdullah! 'Hatibe yaklaş ve hutbesini dinle!'168 diye bir hadîs yok mudur?" diye sordu. Süfyan da 'Allah sana rahmet etsin. Bu emir, râşid halifeler için vârid olmuştur. Halbuki bu adamlardan uzak bulunduğun ve yüzlerine bakmadığın nisbette Allah'a yaklaşırsın' buyurdu.

    Said b. Amr şöyle diyor: "Bir keresinde sahâbîlerden Ebu Derdâ'nın (r.a) yanında namaz kıldım. Namaz başladığında son safa kadar çekildik. Namazdan sonra kendisine 'Safların en hayırlısı birinci saftır denilmiyor mu?' denildi. 'Evet! Doğru; ancak bu ümmet, Allah'ın rahmetine mazhar olmuş ve diğer ümmetler arasında O'nun nazargâhı olan bir ümmettir. Bu bakımdan Allah namazda bulunan bir kuluna nazar kıldığı zaman, onu ve arkasındaki bütün insanları affeder. İşte bunun içindir ki Allah Teâlâ'nın beni buradaki kişilerin yüzü suyu hürmetine affetmesi için hepsinin arkasında bulunmayı tercih ettim' buyurdu".

    Hadîs râvilerinden bazıları Hz. Peygamber'den, Ebu Derdâ'nın dediği gibi işittiklerini rivayet etmektedir.169

    Bu bakımdan en son safı bu niyette tercih eden ve böylece Ümmet-i Muhammed hakkında hüsn-ü zan izhar eden bir kimse için, son safta hiçbir kayıp yoktur. (Aksine niyetine göre muamele görür). İşte bu hikmete bianendir ki 'Ameller niyetlere bağlıdır' denilmektedir.

    b) Eğer hatibin yanında padişahlar için camiin bir kısmı kesilip hünkâr mahfili yapılmamışsa onun yanına yaklaşmak ve birinci safta bulunmak güzel birşeydir. Eğer böyle bir bid'at varsa, ön safta bulunmamayı tercih etmelidir; çünkü bazı âlimler, hünkâr mahfiline girmeyi kerih görmüşlerdir.

    Hasan Basrî ve Bekir b. Abdullah el-Müzenî (Allah ikisinden de razı olsun) hünkâr mahfillerinde namaz kılmazlardı. Onların görüşüne göre; bu mahfil, sadece sultanlara mahsus olarak, sonradan ihdas edilen bir bid'atdır. Çünkü bu, Hz. Peygamber'den sonra icâd edilmiştir. Halbuki camiler bütün müslümanların hakkıdır. Camilerde, hünkâr mahfilleri gibi, bir kısmın husûsîleştirilmesi ise bu hükme muhaliftir.

    Ashâbdan Enes b. Mâlik ve İmran b. Husayn (r.a) ise hünkâr mahfilinde namaz kılmışlar ve burada, imama yaklaşmak için durmakta herhangi bir kerahetin mevcut olmadığını söylemişlerdir. O halde kerâhiyet, mahfillerin sadece sultanlara tahsis edilmesi ve başkasının orada namaz kılmaktan menedilmesi halinde sözkonusudur. Orada namaz kılmak herkese serbest olduğu takdirde mahfilde kerahiyet yoktur.

    c) Minber, safların bir kısmını ayırır. Bunun için birinci saf, minberin önünde, kesintisiz, baştan başa uzanan saftır. Minberin sağında solunda bulunan saflar ise, minberle kesilmiş olduğu için birinci sayılamaz...

    Süfyan es-Sevrî (r.a) 'Birinci saf, minberin önünde, kesintisiz devam edendir' buyurmuştur.

    Bu söz çok doğrudur; zira bu saf gerçekten kesintisizdir ve ancak bu safta bulunanlar, hatibin yüzüne normal olarak bakıp sözünü (güzelce) dinleyebilir. Fakat kıbleye daha yakın olan safın birinci saf olduğunu ve minber tarafından bölünmesinde bir beis olmadığını söylemek de, hakikatten uzak bir hüküm değildir.

    Çarşılarda ve camilerin dış avlularında namaz kılmak mekruhtur. Ashabdan bazıları camilerin dış avlusunda namaz kılanları döver, oradan kovarlardı. (Tabii camide yer bulunması halinde durum böyledir.)

    8. İmam hutbeye çıkınca nafile namazı ve konuşmayı kesmelidir. Yalnızca müezzini ve hutbeyi dinlemekle meşgul olmalıdır. Müezzinler ayağa kalktıklarında bazı cahiller secde ediyorlar. Böyle bir secdenin aslı astarı yoktur. Çünkü ne bir haberde ve ne de bir eserde, böyle birşey rivayet edilmiş değildir. Fakat buna rağmen bu secde, tilâvet secdesine tesadüf ederse, orada dua edilmesinde bir beis yoktur; çünkü bu vakit, fazilet vaktidir. Böyle bir secdenin haram olmasına hükmedilemez. Çünkü haram olması için her hangi bir sebep mevcut değildir,

    Hz. Ali ile Hz. Osman'ın 'Sükût edip, hutbeyi dinleyene iki; hutbeyi dinlemeyip sadece susana ise bir ecir vardır. Hutbeyi duyduğu halde sükût etmeyene iki, duymaksızın konuşana da bir günâh vardır' dedikleri rivayet edilmektedir.

    Hz. Peygamber de şöyle buyurmaktadır:
    İmam hutbeyi okurken yanındaki arkadaşına 'sükût et' veya 'sus' diyen bir kimse 'lâğv' yapmış (yani susmamış) olur. İmam hutbe okurken lâğv yapanın cum'ası yok demektir.170

    Hz. Peygamber'in bu hadîsi, konuşan bir insanı, sözle değil, elle işaret etmek veya taş atmak suretiyle susturmak gerektiğine delâlet eder. Ebu Zer'in rivayet ettiği bir hadîste ise şöyle buyurulmaktadır:

    Hz. Peygamber hutbe okurken, Ebu Zer, Ubey b. Ka'b'a 'Bu sûre ne zaman nâzil oldu?' diye sordu. Ubey de ona sükût etmesini işaret etti. Rasûlullah hutbeden indikten sonra Ubey 'Git, senin cum'an bâtıldır' dedi. Bu söz üzerine Ebu Zer, Ubey'i Hz. Peygamber'e şikayet etti. Hz. Peygamber de 'Ubey doğru söylemiş' buyurdu.171

    İmamdan uzak bir yerde otursa dahi ne ilim ve ne de başka bir konu hakkında konuşmamalı; bilakis sükût etmelidir. Çünkü böyle
    bir fısıltı hutbeyi dinleyenlerin kulağına gider ve onların huzurlarını bozar, Aynı zamanda konuşan kimsenin yanında da oturmamalıdır, Uzak olduğundan imamın hutbesini dinlemek imkânına sahip olmayan kimsenin sükût etmesi müstehabdır.

    Mademki, imam hutbe okurken namaz kılmak mekruhtur, o halde konuşmak haydi haydi mekruh olmalıdır.

    Hz. Ali şöyle buyurmuştur: 'Şu dört vakitte namaz kılmak mekruhtur:
    a) Sabah namazından güneşin bir mızrak boyu yükselmesine kadar,
    b) İkindiden sonra,
    c) Günün tam ortasında,
    d) İmamın hutbe okuduğu anda..'

    9. Diğer namazlar için zikrettiğimiz hususlara cum'a namazında da riayet etmelidir. İmamın okuyuşunu işittiği takdirde Fâtiha'dan sonra birşey okumamalı ve imamı dinlemelidir. Cum'a namazından sonra Fatiha, İhlâs ve Muavvizeteyn'i yedişer defa okumalıdır. Zira seleften bazıları, bunları okuyan kimsenin, o cum'adan gelecek cum'aya kadar korunacağını ve bu okuyuşun onun için, şeytana karşı bir siper olacağını rivayet etmektedir.172

    Cum'a namazından sonra "Ey Allahım, Yâ Ganî, Yâ Hamîd! Yâ Mübdî! Yâ Muîd! Yâ Rahîm! Yâ Vedûd! Beni helâlinden vermek sûretiyle haramından, fazlınla da mâsivadan koru!' demek müstehabdır.

    Denildiğine göre, bu duaya devam eden kimseyi Allah Teâlâ bütün mahlûkattan müstağnî kılarak ona ummadığı yerlerden rızık gönderir.

    Cum'a namazından sonra altı rek'at namaz kılmalıdır. Zira İbn Ömer'den, Hz. Peygamber'in cum'adan sonra iki rek'at namaz kıldığı,173

    Ebu Hüreyre'den ise, dört rek'at kıldığı rivayet edilmektedir.174

    Hz. Ali ve İbn Abbas'tan ise, altı rek'at kıldığı rivayet edilmektedir.175

    Bütün bu rivayetler sahihtir ve değişik vakitlerde vâki olmuşlardır. En efdâli altı rek'at kılmaktır.

    10. (Eğer iş güç sahibi değilse) ikindi namazını kılıncaya kadar camiden ayrılmaması gerekir. (Aksi takdirde 'Namazı kılınca yeryüzüne dağılınız!' emrine imtisâl etmelidir.)
    Denildiğine göre, cum'a namazından sonra ikindi namazını da camide kılan kimseye, bir hac sevabı; aynı günün akşam namazını da kılarsa bir hac ve umre sevabı yazılır. Eğer riyâdan emin değilse, halkın İşte falan adam itikâfa girmiştir' demesinden korkuyorsa, o vakit, en faziletlisi Allah'ı anarak evine dönmesidir. Allah'ın nimetlerini düşünmeli, kendisini ibadet etmeye muvaffak kıldığı için O'na şükretmeli ve kusurlarından korkmalıdır.

    Cum'a günündeki eşref saatini kaçırmamak için, güneş batmcaya kadar dil ve kalbine hâkim olmalıdır. Gerek cum'a namazı kılınan camide ve gerekse de diğer camilerde dünya kelâmı konuşmak uygun değildir.

    Zira Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:
    Halk üzerine öyle bir zaman gelecektir ki mescidlerde yapılan konuşmalar dünyalıklarının tedbiri için yapılan müzakerelerden ibaret olacaktır. Halbuki Allah Teâlâ'nın böylelerine hiçbir ihtiyacı yoktur. Onların Allah ile râbıtaları kesilmiştir; bu bakımdan onlarla oturmayın!176

    146) Bu özürlerin miktarı, fıkıh kitaplarında tafsilâtıyla beyan edilmiştir.
    147) Sünen sahipleri, İbn Hibban, Hâkim, (Evs b. Evs'den); Tirmizî hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
    148) Buhârî ve Müslim, (Ebu Said'den)
    149) İbn Hibban
    150) İbn Hibban ve Beyhakî, (İbn Ömer'den)
    151) Ebu Talib el-Mekkî, Kut'ul-Kulûb.
    152) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
    153) Ebu Dâvud, Tirmizî ve Nesâî, (Sumre'den); Tirmizî hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
    154) Ebu Dâvud ve Tirmizî; Nesâî, (Ebu Hüreyre'den)
    155) İmam Ahmed, Nesâî ve Hâkim, (Semure b. Cündüb'den)
    156) Taberânî ve İbn Adiy, (Ebu Derdâ'dan) İbn Adiy hadisin münker olduğunu söylemiştir.
    157) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
    158) Ebu Şeyh, Sevâb 'u1-A'mâl, (Ebu Hüreyre'den farklı bir şekilde)
    159) İbn Merdeveyh, Tefsir, (Hz. Ali'den farklı bir şekilde)
    160) Beyhakî, (Amr b. Şuayb'dan hasen bir senedle)
    161) Ebu Dâvud, Nesâî, İbn Hibban ve Hâkim, (Abdullah b. Bişrden)
    162) Bezzar, (Zeyd b. Halid'den); Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
    163) Ebu Nuaym, Tarih'ul-isfahan, İbn Abdilberr, Temhid, (Abdullah b.
    Ömer'den mevkûf olarak)
    164) Muhammed b. Yahya, Müsned, (Zeyd b. Halid'den sahih bir senedle)
    165) Buhârî ve Müslim
    166) Hâkim, (Evs b. Evs'den)
    167) Ebu Dâvud, İbn Hibban ve Hâkim, (Ebu Said ile Ebu Hüreyre'den)
    168) Ebu Dâvud, (Semure'den farklı bir şekilde)
    169) İbn Asâkir, Târih-i Dımeşk
    170) Tirmizî ve Nesâî, (Ebu Hüreyre'den)
    171) Beyhakî, Ebu Dâvud ve İbn Mâce, (Ubey b. Ka'b'dan sahih bir senedle)
    172) Ebu Talib el-Mekkî, Kut'u1 Kulûb ve Gazâlî, Bidâyet 'ül-Hidâye
    173) Buhârî ve Müslim
    174) Müslim
    175) Beyhakî, (Hz. Ali'den merfû olarak); Ebu Dâvud, (İbn Ömer'den)
    176) Beyhakî, Şuab'ııl-İman, (Hasan Basrî'den mürsel olarak); Hâkim, (Enes'den sahih bir senedle); İbn Hibban, (İbn Mes'ud'dan)

    imam gazali
    insanlara teşekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da şükür etmesini bilemez.(hadisi şerif)
    teşşekkür etmek için mesaj yazmayın ,teşşekkür butonunu kullanın
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlıntıAlıntı

  10. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (10.02.2012) , onurx (10.02.2012) , SABIR39 (10.02.2012)

  11. #6
    Senior Member by_kernekli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    3.752
    Total 'Thanks' Received by This User :
    3 Bu Konu icin
    57.073 Toplam

    Standart Cevap: cuma namazi konulari

    Cum'anın Diğer Sünnet ve Edepleri
    Bu sünnet ve edebler, sadece cum'a namazı ve hutbe ile değil, bütün cum'a günüyle ilgilidir. Bunlar yedi tanedir.

    1. Cum'a sabahında veya ikindi namazından sonra ilim meclislerine gitmelidir, Kıssacıların meclislerindense, uzak durmalıdır; çünkü onların konuşmalarında hayır yoktur. Allah'ı arayan bir kimsenin, cum'a günlerinde hayırlı işlerden ve dualardan uzak kalması uygun değildir. Cum'a günündeki şerefli saat geldiği zaman, kendisinin hayırlı bir işte olması gerekir. Namazdan önce zikir halkalarına gitmesi uygun değildir;

    çünkü Abdullah b. Ömer' den şöyle rivayet edilmektedir.
    Hz. Peygamber, cum'a günü, namazdan önce halka çevirip zikretmeyi yasaklamıştır.177

    Ancak halkayı idare eden, Allah'ı bilen bir âlim olup cemaati, yaptıklarıyla irşad etmeye çalışıyorsa böyle bir toplantıya katılmak caizdir. Camide öğleden önce konuşup da dini öğreten kimsenin yanında oturmak hem sabahın erken saatlerinde camiye gitmek ve hem de vâ'z u nasihat dinlemek gibi iki vazifeyi bir arada yapmaya vesile olur. Ahirete yararlı ilmin dinlenilmesi, nafile namazlarla meşgul olmaktan daha efdâldir.

    Ebu Zer'den rivayet edildiğine göre: İlim meclisinde bulunmak, bin rek'at namazdan daha efdâldir'.

    Enes b. Mâlik "Namazı (cum'ayı) kılınca yeryüzüne dağılın ve Allah'ın fazlından rızık arayın! (Cum'a,10) ayetindeki 'aranması emrulunan dünyalık değil, hastaları ziyaret ve cenazelerin kaldırılmasına iştirâk ve ilim öğrenmek ve Allah yolundaki bir kardeşini ziyaret etmektir" demiştir.

    Nitekim Allah Teâlâ Kur'an'ın birçok yerinde ilmi 'fazl' olarak ifade etmektedir:
    O sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın senin üzerindeki fazlı çok büyüktür. (Nisâ/113)

    Andolsun ki biz Dâvud'a tarafımızdan bir fazl verdik. (Sebe/10)

    Bu ayetlerde geçen fazl kelimesi ilim anlamındadır ve Allah'a yaklaştırıcı hareketlerin en üstünüdür.

    Kıssacıların meclisinde oturmaktansa, namaz kılmak daha efdâldir; çünkü selef-i Sâlihîn, vaizlerin kıssa anlatmalarını bid'at görürlerdi. Hatta böylelerini camiden kovarlardı.

    Nitekim İbn Ömer bir gün sabahın erken saatlerinde camideki yerini almak üzere gitmişti. Bir de ne görsün, bir kıssacı, yerine oturmuş hikâye nakletmektedir. Ona "Yerimden kalk!' dediyse de kıssacı 'Hayır kalkmayacağım; çünkü senden önce gelip oturdum', karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Ömer zaptiye âmirine haber vererek onu yerinden kaldırttı.

    Eğer kıssa anlatmak sünnetten sayılsaydı, o kişiyi yerinden kaldırmak câiz olmazdı; çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

    Sakın, herhangi biriniz müslüman kardeşini yerinden kaldırıp kendisi oraya oturmasın. Ancak birbirinize yer aç-mak üzere sıkışınız.178

    İbn Ömer, bir meclise geldiğinde kendisine hürmeten ayağa kalkan ve yerini vermek isteyenin yerine oturmadığı gibi, o ayağa kalkan adam yerine oturmadıkça, da oturmazdı.

    Bir kıssacı Aişe validemizin hücre-i saadetinin dış avlusunda otururdu. Âişe validemiz, İbn Ömer'e haber göndererek 'Bu adam rivayet ettiği hikâyelerle beni tâciz edip tesbih ve nafile ibadetlerime mâni oluyor' dedi. Bunun üzerine İbn Ömer (r.a), kaburgasını kırıncaya kadar asâsıyla onun sırtına vurdu ve onu oradan kovdu.

    2. Cum'a günündeki eşref saatini güzelce gözetlemelidir; çünkü meşhur bir hadîste şöyle buyurulmaktadır:
    Cum'a gününde bir saat vardır ki müslüman kul o saatte neyi isterse, Allah Teâlâ ona istediği şeyi ihsân eder.179

    Namazın o saate tesadüf etmesi, kılanın isteklerinin verilmesine vesile olur.180

    Bu eşref saatinin tâyininde ihtilâf edilmiştir. Kimisi güneşin doğuşu sırasında, kimisi zevalde iken, kimisi ezan okunduğu zaman, kimisi imamın minbere çıkıp hutbe okumaya başladığı zaman, kimisi halkın namaza başladığı an, kimisi de ikindi namazının en uygun vaktinin sonu, kimisi ise güneşin batış anıdır demiştir.

    Rasûlullah'ın kızı Fâtıma (r.a), cum'a günündeki eşref saatini güneşin batışı anında arar; bunun için de câriyesine 'Güneş batmak üzereyken bana haber ver!' derdi. Câriye gelip haber verdiğinde de güneş tamamen batıncaya kadar dua ve istiğfarda bulunurdu. Hz. Fâtıma, babasından cum'anın eşref saatinin bu vakitte olduğunu rivayet etmiştir. Allah'ın salât ve selâmı hem babasının ve hem de onun üzerine olsun!181

    Bazı âlimler, kadir gecesinin bütün ramazanda gizli olması gibi, eşref saatinin de bütün cum'a gününde gizli olduğunu ve bu gizliliğin de, iştiyâkla aranması ve cum'a gününün ihyâ edilmesi hikmetine dayandığını söylemektedir.

    Bazı âlimler de, 'Kadir gecesinin Ramazan'da gezdiği gibi, cum'a gününün şerefli saati de cum'a gününün saatleri içinde gezmektedir' demişlerdir. En uygunu da bu son hükümdür; çünkü bunun bir sırrı vardır. Ancak bu sırrı muamele ilminde zikretmek uygun değildir. (Onun için biz de zikretmiyoruz). Fakat Hz. Peygamber'in şu sözlerini tasdik etmek gerekir:

    Yaşadığınız günlerde rabbinizin nefhaları (tecellileri) vardır. Dikkatli olunuz ve bu nefhalardan istifade etmeye bakınız.182

    Cum'a günü de bu günler arasındadır. O halde kişi cum'a günü boyunca huzur-u kalbi sağlamak, zikre devam etmek ve dünya vesveselerinden uzaklaşmak suretiyle bu rahmeti beklemelidir. Umulur ki, bu tecellilerden birisine erebilir.

    Ka'b'ul-Ahbar şöyle diyor: 'Cum'a gününün eşref saati o gü-nün en son saatidir. Bu saat tam güneşin batışına tesadüf etmektedir'.

    Ebu Hüreyre, Ka'b'a "Ey Ka'b! Eşref saati nasıl olur da cum'anın son saati olabilir? Halbuki ben Hz. Peygamber'in 'O sa-atte namaz kılan kul isteğini elde eder' buyurduğunu duydum... Günün son saati ise, namaz vakti değildir" dedi. Ka'b da, "Hz. Peygamber 'Oturup namazı bekleyen, namazda sayılır' demedi mi?" karşılığını verdi Ebu Hüreyre 'evet' deyince. Ka'b İşte o bekleyiş namazdır' dedi. Bunun üzerine Ebu Hüreyre (r.a) sükût etti.183

    Ka'b (r.a), bu saatin cum'a gününü hakkıyla değerlendirenlere rahmet olduğunu ve bu rahmetin de ancak amelin tamamlanmasından sonra gönderildiğine kâildir.

    Kısacası, ikindi namazından güneşin batışına kadar olan vakit, imamın minbere çıkıp hutbe irâd ettiği vakitle birlikte şerefli saatlerdir. Bu saatlerde bolca dua etmek gerekir.

    3. Cum'a gününde Rasûlullah'a çokça salât ve selâm getirmek müstehabdır; çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
    'Allah Teâlâ cum'a gününde bana seksen defa salât ve selâm getiren kimsenin seksen senelik günâhını bağışlar'. Bunun üzerine kendisine 'Ey Allah'ın Rasûlü! Sana nasıl salât getirilir?' diye soruldu. Rasûlullah buna şöyle cevap verdi:

    'Yâ rabb! Kulun, peygamberin, Rasûlün, mekteb ve medrese görmeyen nebiyyi zîşânın Hz. Muhammed'in üzerine rahmet deryâlarını akıt!' dediğin takdirde bir defa salavât-ı şerife getirmiş olursun. Dilersen "Ey Allahım! Muhammed'e ve onun âline öyle bir salât gönder ki, senin için rıza, Hz. Muhammed'in hakkı için edâ olsun. Muhammed'e Vesile' adlı dereceyi ihsân eyle! Onu kendisine va'dettiğin makâm-ı mahmûd'a. gönder. Haketmiş olduğu mükâfatı bizden taraf ona ihsân eyle. Bize vekâleten ona herhangi bir peygambere ümmetinin yerine verdiğin mükâfatın daha üstününü ver! Ey merhametlilerin en merhametlisi... Ona, onun kardeşleri olan bütün peygam-berlere ve sâlih kullarına rahmet deryâlarını coştur!" de ve bunu da yedi defa tekrar et!

    Bu salavât-ı şerîfeyi her birinde yedi defa olmak üzere yedi cum'a okuyana, Hz. Peygamber'in şefaat edeceğine kesin gözüyle bakılmaktadır.
    Daha fazla salavat getirmek isteyen, rivâyet edilen şu salavât-ı şerîfeyi okusun:

    Ey Allahım! Salâvâtımın faziletini, artan bereketlerini, zekâtlarının şereflilerini, şefkatini, rahmetini ve tahiyyetini, Rasûllerin efendisi, hayra ***ürücü kumandan, iyiliğin kapısını açan kahraman, rahmet peygamberi ve ümmetin efendisi Hz, Muhammed'e tahsis et! Ey Allahım! Muhammed'i makâm-ı mahmûd' a gönder. Bu makamla onun zât-ı ulûhiyyetine yaklaşmasını sağla ve onun gözünü nûrlandır, geçmiş ve geleceklerin gıpta edebileceği bir şekilde nûrlandır! Ey Allahım! Muhammed'e fazl, fazilet, şeref, vesile ve yüce dereceler, yüksek ye şerefli mertebeler ihsân eyle. Ey Allahım! Muhammed'e istediğini ver. Onu umduğuna erdir ve. kendisini ilk şefaat eden ve şefaati herkesten daha çok kabul olunan kıl. Ey Allahım! Bizi onun cemaatiyle haşr ve şefaatıa mazhar eyle. Onun milleti üzerine öldür ve sünneti üzerine dirilt! Bizi onun kevser havzına ilet ve bu havzın suyundan, mahcup etmeksizin içir. Bizleri pişman olanlardan, şikayet edenlerden, dinini değiştirenlerden, fitne çıkaranlardan ve fitneye düşenlerden eyleme! Ey âlemlerin rabbi! Bu duamızı kabul eyle.184

    Kısacası kişi bu konuda vârid olan hangi rivayeti (velev ki teşehhüdde okunan meşhur rivayet de olsa) okusa, salavât-ı şerife getirmiş sayılır. Salavât-ı şerife ile beraber istiğfar etmesi de uygundur. Çünkü bu mübarek günde istiğfar etmek de müstehaptır.

    4. Kur'an okumalıdır: Mü'minin cum'a gününde Kur'an'ı çok okuması gerekir. Özellikle Kehf sûresini okumalıdır. Çünkü İbn Abbas ve Ebu Hüreyre'den (r.a) şöyle rivayet edilmektedir:
    Cum'a gecesinde veya gününde Kehf sûresini okuyan kimseye, bulunduğu yerden Mekke şehrine kadar olan mesafeyi aydınlatabilecek bir nûr ihsân edilir. O cum'adan gelecek cum'aya kadar olan (küçük) günâhları ve ayrıca da fazladan üç günlük günahları affolunur. Sabahlayıncaya kadar da yetmişbin melek kendisine rahmet ve af talebinde bulunur. Hastalıktan, urdan, zatülcenpten, alaca hastalığından, cüzzamdan ve deccâlin fitnesinden emin olur.

    Mümkünse cum'a günü ve gecesinde Kur'an'ı bir defa hatmetmesi müstehabdır. Eğer geceleyin Kur'an okumuşsa kalanını sabah namazının iki rek'atında veya akşam namazının birinci ve ikinci rek'âtlarında ya da cum'a için verilen ezân ve kamet arasında tamamlamalıdır. Böyle yapmanın büyük bir fazileti vardır.

    Abidler cum'a gününde İhlâs-ı şerifi bin defa okumayı müstehab görürlerdi. Denildiğine göre, on veya yirmi rek'atta bin İhlâs-ı şerif okumak, bir hatimden daha üstündür. Âbidler, cum'a gününde bin salavât-ı şerife getirirlerdi.

    (Kitab'ın ilerdeki bölümlerinde de geleceği gibi) kişi meşhur altı tesbih duasını, cum'a gününde ve gecesinde okursa güzel bir zikir yapmış olur.

    Cum'a günü ve gecesi hâriç, Hz. Peygamber'in hiçbir gün ve gecede muayyen sûreleri okuduğu rivayet edilmemektedir. Hz. Peygamber cum'a gecesinin akşam namazında Kâfirûn ve İhlas
    sûrelerini; aynı gecenin yatsı namazında ise Cum'a ve Münâfikûn sûrelerini okurdu.185

    Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber Cum'a ve Münâfikûn sûrelerini cum'a namazında da okurdu. Cum'a gününün sabah namazında ise, Lokman ile İnsan sûrelerini okurdu.
    5. Namaz kılmalıdır. Cum'a gününde, cum'a namazını kılmak maksadıyla da, camiye giren kimse, dört rek'at namaz kılmadan oturmamalıdır. Kıldığı bu dört rek'at namazın her rek'atında ellişer tane olmak üzere ikiyüz ihlâs okumalıdır; zira Hz. Peygamber'den şöyle nakledilmektedir: 'Bu dört rek'at namazı kılan kimse, cennetteki makamını görmedikçe ölmez'.186

    'Kendisine cennetteki yeri gösterilmedikçe ölmez' şeklinde de rivayet edilmiştir. Mescide giren kimse, imam hutbede olsa bile iki rek'at mescid namazını mutlaka kılmalıdır. Ancak hutbe okunurken kıldığı takdirde hafif geçiştirmelidir; çünkü Hz. Peygamber böyle emir buyurmuştur.187

    Garib bir hadîste Hz. Peygamber'in mescide girip de iki rek'at tahiyyet'ül-mescid kılan bir kimse namazını bitirinceye kadar hutbeye ara verdiği rivayet edilmektedir.138

    Kûfeliler 'Camiye sonradan gelen kimse imam kendisi için hutbesini keserse, cami hediyesi tâbir edilen iki rek'at namazı kılmalı; aksi takdirde kılmamalıdır' demişlerdir.
    Cum'a gününde veya gecesinde dört rek'at namaz kılıp bu namazda En'am, Kehf, Tâha ve Yasin sûrelerini okumak müstehabdır. Bu sûreleri bilmeyenlerinse Yâsin, Lokman, Duhan ve Mülk sûrelerini okuması güzel olur. Cum'a gecesinde bu dört sûrenin okunmasını ihmal etmemelidir; çünkü bunların bu gecede okunmasında çok büyük fazilet olduğu rivayet edilmektedir.
    Kur'an okumayı iyi bilmeyen kimse hangi sûreleri biliyorsa onları okur ve bu da kendisi için hatim yerine geçer. İhlâs-ı şerîfi bol bol okumalıdır.

    Cum'a günü tesbih namazı kılmak müstehabdır. Tesbih na-mazının keyfiyeti nafile namazlar bahsinde gelecektir. Hz. Peygamber, amcası Hz. Abbas'a 'Her cum'a tesbih namazı kıl!'189 diye tavsiyede bulunmuştur.

    İbn Abbas (r.a) her cum'a zevâlden sonra tesbih namazı kılar ve bunun çok faziletli olduğunu söylerdi. En iyisi cum'a gününü zevâle kadar namaza, cum'a namazından ikindi namazına kadar ilim dinlemeye ve ikindiden akşam namazına kadar da tesbih ve istiğfara tahsis etmelidir.

    6. Sadaka vermelidir. Bu günde sadaka vermek hassaten müstehabdır. Çünkü bu günde, (hutbe esnasında, dilencilik yapanlara verilenler hâriç) fakirlere verilen sadaka kat kat fazlasıyla kabul edilir.

    İmam hutbe okurken, istemek suretiyle dilenmek mekruh olduğu gibi, böyle bir kimseye sadaka vermek de doğru değildir.
    Salih b. Ahmed (b. Hanbel)190 şöyle demiştir: 'Bir cum'a günü imam hutbedeyken, cemaattan birisi babama, yanında oturan ve sadaka isteyen bir fakire vermesi için para uzattı; fakat babam ondan bu parayı almadı'.

    İbn Mes'ud (r.a) şöyle der: "Camide dilenen kimseye sadaka vermemek gerekir. Bir de, Kur'an okuduğunuz sırada birisi gelip sizden birşeyler dilenirse vermeyiniz'.

    Âlimlerden bazıları, camilerde cemaatın omuzlarına basa basa sadaka toplamaya çalışanlara sadaka vermeyi mekruh görmüşlerdir. Ancak camiin bir yerinde ayakta durur veya oturur da, hiç kimseye eziyet vermeden sadaka isterse verilebilir.

    Ka'b'ul-Ahbar şöyle demiştir: "Kim cum'a namazından -ken iki ayrı malından sadaka verir ve sonra da dönüp rükûunu, secdesini ve huşûunu tamamlamak sûretiyle iki rek'at namaz kılar; daha sonra da 'Ey Allahım! Senden Rahmân ve Rahîm, olan isminle ve kendisinden başka mâbud bulunmayan, Hayy ve
    Kayyûm olan, uykudan ve uyuklamadan münezzeh bulunan isminle istiyor ve rahmetine sığınıyorum' derse (Allah, onun bu meşrû isteğini kabul eder). Çünkü bu dua ile neyi istersen Allah ihsân eder".

    Seleften bâzıları şöyle demiştir: Kişi cum'a günü bir fakire birşeyler yedirir, sonra erken saatlerde cum'a namazına gider, hiç kimseye eziyet vermez ve imam selâm verdikten sonra da şu duayı okursa, isteği kabul olunur:

    Bismillâhirrahmânirrahim! el-Hayy, el-Kayyûm! Yâ rabb! Senden bana merhamet etmeni; beni affeylemeni ve ateşten âzâd etmeni istiyorum.
    Bundan sonra istediği duayı edebilir. Çünkü kabul olunmasına kesin gözüyle bakılır.

    7. Haftanın günlerinden cum'ayı âhiret işlerine tahsis edip, o günde bütün dünyevî meşgalelerden uzak durmalı, bol bol tesbih, tehlil ve zikir yapmalıdır. Cum'a günü sefere çıkmamalıdır;

    çünkü Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
    Cum'a gecesi sefere çıkan kimseye iki meleği beddua ederler.191

    Cum'a günü sabah olduktan sonra sefere çıkmak ise haramdır. Ancak çıkmadığı takdirde arkadaşlarından geri kalacaksa hüküm değişir.

    Bazı âlimler, camilerde alış-veriş yapılmış olmaması için içmek veya dağıtmak amacıyla sakalardan su satın almayı kerih görmüşlerdir. Çünkü camide alış-veriş yapılması mekruhtur. Bazı âlimlere göre de, parayı caminin dışında verir; fakat suyu camide içer veya dağıtırsa bir beis yoktur.

    Kısacası, cum'a günü tesbihlerini ve hayırlı işlerini artırmalıdır; çünkü Allah Teâlâ bir kulunu sevdiği takdirde onu faziletli vakitlerde faziletli ameller işlemeye muvaffak eder. Buğzettiği kulunu ise daha acı azaplara çarptırmak, gazabına daha şiddetle mâruz bırakmak ve vaktin bereketinden mahrum bırakmak için kötü amellerle uğraştırır. Çünkü bu kişi, vaktin hürmetini ayakları altına almaktadır... Cum'a günü, Dualar bahsinde zikredilecek duaların okunması da müstehabdır.

    Allah, kulları arasından seçtiği kuluna rahmet deryalarını coştursun! Âmin!

    177) Ebu Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce, (Amr b. Şuayb'dan)
    178) Buhârî ve Müslim, (İbn Ömer'den)
    182) Hakîm Tirmizî, Nevadir) Taberânî, Evsat, (Muhammed b. Mesleme'den); İbn Abdilberr, Temhid, (Enes'den)
    183) Ebu Dâvud, ,Tirmizî ve İbn Hibban, (Ebu Hüreyre'den); İbn Mâce, (Abdullah b. Selâm'dan ) Irâkî bu münazaranın Ebu Hüreyre ile Ka'b arasında değil, Abdullah b. Selâm ile Ebu Hüreyre arasında cereyan ettiğini kaydetmektedir.
    184) İbn Ebî Âs, (İbn Mes'ud'dan zayıf bir senedle ve fakat mevkûf olarak)
    185) İbn Hibban ve Beyhakî, (Semure'den)
    186) Hatib, (İbn Ömer'den)
    187) Müslim, (Câbir'den) ve Buhârî
    188) Dârekutnî, (Enes'den)
    189) Ebu Dâvud, İbn Mâce ve İbn Huzeyme vc Hâkim, (İbn Abbas'tan) Ali el-
    Karî ve başka muhaddisler, bu konuda sahih bir hadîs olmadığını
    söylemişlerdir,
    190) Ahmed b. Hanbel'in oğludur.
    191) Dârekutnî, el-İfrad, (İbn Ömer'den garib olarak)

    imam gazali
    insanlara teşekkür etmesini bilmeyen ,Allah a da şükür etmesini bilemez.(hadisi şerif)
    teşşekkür etmek için mesaj yazmayın ,teşşekkür butonunu kullanın
    Forumda Sunulan dosyalar test amaclidir!!!!
    AlıntıAlıntı

  12. Teşekkür edenler:

    Hezekiel (10.02.2012) , onurx (10.02.2012) , SABIR39 (10.02.2012)

 

 

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 18.11.2010, 00:05
  2. cenaze namazi
    Von volkan55 im Forum Şakalar ve Fıkralar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.11.2008, 10:32

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Page generated in 1.719.136.142.68368 seconds with 18 queries Sayfa Boyutu (251911)