Ey insan! Nedendir ki þu azîm ticarete girmiyorsun? Rabb-i Kerim, senin yanýnda emaneten koyduðu mülkünü senden satýn almak istiyor-tâ ki zayi olmaktan muhafaza etsin. Hem bin derece kýymeti yükselsin. Hem bedeline büyük bir fiyat veriyor. Hem istifaden için senin elinde býrakýyor. Hem külfet-i idaresini kendisi deruhte ediyor. Ýþte sana beþ mertebe kâr içinde kâr!

Halbuki, ey gafil, Ona satmadýðýndan, emanette hýyanet ettin. Hem bütün bütün kýymetten düþürttün. Hem bilâ-faide senin elinde zayi olacak. Hem o yüksek fiyat elinden gidecek. Hem senin zimmetinde, günahýyla tekâlif-i idaresi ve âlâmý ile zahmet-i muhafazasý kalacak. Ýþte, beþ müthiþ derecede haseret içinde hasaret!

Þu muameledeki vaziyetinle öyle miskin bir adama benzersin ki, o adam bir daðda bulunur.


--------------------------------------------------------------------------------

Mesnevî-i Nuriye - Nur'un Ýlk Kapýsý - s.1375

O daðda öyle bir zelzele var ki, bütün emsalini sýrayla derin derelere atýp, ellerinde olan herþeyi parça parça ediyor. Nöbet, o adama gelmek üzeredir. Halbuki o adamýn elinde bir emanet var. O emanet, öyle bir makine-i murassaa-i acibedir ki, o makine içindeki hesapsýz mizanlar ve âletlerle, nihayetsiz faydalar ve semereler verebilir.

O elîm halette iken, gördü ki, makinenin hakikî maliki tarafýndan gelen bir adam der ki:

Seyyidim senden bu emaneti satýn almak ister. Tâ ki bu dereye sukutunla faydasýz kýrýlmasýn, muhafaza etsin. Ve sen dereden çýktýktan sonra, kýrýlmayacak bir surette yine sana teslim edecek.

Hem o âletleri ve mizanlarý, geniþ bostanlarýnda ve kýymettar maden ve hazinelerinde istimal edeceði için, o âletler ve o mizanlar gayet kýymettar neticeler ve çok ücret ve semereler verirler ki, bütün o kârý sen alýrsýn. Þayet satmazsan, kýymetsiz ve âdi birer âlet olarak kalacak. O acip ve nâzik âletleri gayet daracýk evinde ve küçücük haþin tarlanda istimal edip kýracaksýn, ateþe atacaksýn.

Hem sana büyük bir fiyat verecek. Hem daðda bulundukça senin elinde kalacaktýr. Yalnýz yukarý kulpunu, yukarýdan indirdiði bir zincirle baðlamak ister. Tâ ki sýkletini senden alýp sana aðýrlýk vermesin. Külfeti seni tâciz etmesin. Eðer bey'i kabul edersen, seyyidimin hesabýyla, onun namýyla ve onun izni dairesinde güzelce tasarruf et. Ne hüzün çek ve ne de havf et. Nasýl bir nefer atýný devlete satar. Kendi de asker olur. Atýnýn üzerine biner. Masârýfý devlete ait; keyif ve safasýný o nefer çeker. Eðer ölse, "Devletimin caný sað olsun" der.

Þayet bu beþ derece kârlý bey'i kabul etmezsen, beþ derece hasaret içinde emanete hýyanet edeceksin; zâyi olunca, mesuliyeti kazanacaksýn.

Ýþte temsili anladýn. Þimdi hakikate bak:

Evet, o dað, arzdýr. Miskin adam da, fakir insandýr. Zelzele de, zeval ve firaktýr. Dere de, kabirle âlem-i berzahtýr. O makine havas ve cihazat ve letaif âletleriyle mücehhez, senin vücud-u hayattarýndýr. Görüyorsun ki, bunlar bozuluyorlar, faydasýz gidiyorlar. Satýn almak isteyen, senin Hâlýkýndýr. O Hâlýkýn, Resulü vasýtasýyla der ki: "Þu emanetimi, güya senin malýn imiþ gibi Bana sat, tâ zâyi olmasýn. Hem zararlý bir surette fena bulmasýn. Sen bâki ve meyvedar bir surette o malýna tekrar kavuþabilesin. Hem o hayat içindeki cihazat ve letaif Benim namým ve hesabýmla istimal edildiði vakit, nihayetsiz kýymettar ve hadsiz semerat-ý bâkiye verecek."

Ýþte o mizanlar ve âletler ise, letaif ve havass-ý insaniyedir. Meselâ, göz, Allah hesabýna istimal edilse, þu kitab-ý kebir-i kâinatýn bir mütalâacýsý ve þu müzeyyen mevcudatýn bir seyircisi ve þu masnuatýn çiçeklerinin bir arýsý olarak ibret ve mârifet ve muhabbet þehdinden, yani balýndan, nur-u þehadeti kalbe akýtýyor. Eðer nefis hesabýna istimal edilse; zâil, fâni bazý mehasini seyretmekle, heves ve þehvetin âdi bir hizmetkârý olur.

Meselâ, lisandaki kuvve-i zâika satýlsa, Rahmanü'r-Rahîm'in hazâin-i rahmetinin nâzýrý ve matbaha-i nimetinin bir müfettiþ-i âlisi hükmünde bir vazifedardýr. Satýlmazsa, mide tavlasýnýn bir kapýcýsý hükmüne sukut eder.

Meselâ, akýl satýlsa, bütün künuz-u esmâ-i Ýlâhiyenin miftahý ve kâinatýn hakaikinin keþþafý hükmünde bir cevher-i âli ve gàli olur. Satýlmazsa, mâzinin âlâm-ý hazinânesini ve müstakbelin ehvâl-i muhavvifanesini biçare beþerin baþýna yükleten meþ'um bir âlet hükmüne düþer.

Ýþte, bütün âlât ve cihazat-ý beþeriyeyi bunlara kýyas et. Eðer o âlât ve cihazat Allah'a verilse, bâki birer elmas olurlar. Eðer verilmezse, fâni birer þiþe olurlar.

Elhasýl: Cenab-ý Hak sana verdiði kendi mülkünü, senden gàli bir kýymetle satýn alýyor. Yine senin için muhafaza ediyor.

Ey beþer, bak: Ýki sada senin kulaðýna geliyor. Biri Kur'ân-ý Hakîmin sada-yý semâvîsidir. Der ki: Sat, kârlýsýn. Asýl hayata mazhar olan, elbette âhiret yurdudur." Ankebut Sûresi, 29:64.

3 diyor. Diðeri, küffarýn, felsefe-i medeniyesinin vesvesesidir ki, "Sen kendine maliksin" der. Seni Bizim için ancak dünya hayatý vardýr." En'âm Sûresi, 6:29; Mü'minûn Sûresi, 23:37.



4 diyenlerden etmek ister. Bu münevver hüda ile, þu müzevver dehânýn mâbeynlerindeki farký gör; tâ kör olmayasýn.